İŞTE BEN...
İŞTE BEN…
Yorgun gecelerin esiriyim yalnızlığımla Tükenmiş umutların boş sokaklarıyım Gözlerden dökülen yaşların son damlasıyım Tutulması gereken son matemim Kalbimin atar damarının en son sayfasındayım Yürüdüğüm yoların son hükmünde son durağına yakınım Bildiğim bilinmesi gereken dertlerin durağındayım Gecenin üzerime çarşaf gibi örtündüğü dendeyim Hazanlara boğulmuş çıkmaz yoların en son bariyerindeyim Yaşlanmış bendemimin akların soluk aldığı beyaz saçlarımın karasındayım Sakallılarımın karadan beyaza iltica ettiği yerdeyim Üzerime örtülecek son toprakların atılacağı yerdeyim Yaşadım sandığım bu fani dünyanın dönüşlerinin son turundayım Doğumdan bu güne beni taşıyan bedenimin kırılma noktasındayım Mutluluk denilen ele tutulmayan o suni yaşamın tutamadığım yerindeyim Dipsiz kuyuların son noktasındaki bir damla suyun kenarındayım Hoyrat duruşlarımın buruşmuş yok olmaya yüz tutmuş mekânlarındayım Kılı kırka yaran beynimin bitmek üzere olduğu denindeyim Fikirlerimin birer birer çöktüğü yerdeyim Yaşamla ölüm arasındaki ince çizginin bitişindeyim Sevdalara gebe kalmış kalbimin son atarlarındayım Nabzımın bir mum alevi gibi söneceği vakitlerindeyim Gözlerimin ferinin söneceği yıldızların kayması gibi karanlığa gömülecek anlardayım Beynimin yaşanılmışlıkları ve yaşanılacakları silecek konumdayım Yorgun bedenimin iflaslarındayım Kat kat büyüyen büyümesiyle yok eden dertlerin zirvesindeyim Baktığım dünyanın son sefasında son karesindeyim Başlamadan bitecek olan bir filimin son yazacağı yerdeyim Duyacağım en güzel kelimelerin bana ulaşmadan tükenecek sinedeyim Yaraların melhem istemediği kapan mak bilmeyen çilelerin mekânındayım Kopmuş bir nefesin son çırpınışlarındayım Kayaları okşamaya koşan koca denizin son dalgasıyım Kıyıdan ucan kanadı kırık ölümüne kanat çırpan yaralı bir martıyım Bir ananın evladını tabutlara vereceği dendeyim Omuzlarda taşınan naşın yarısı gibiyim Giyilmiş beyaz kefenin son perdesi gibiyim son sarılışındayım Bir evladın baba diyişinin son çıkan sesi gibiyim Okşanması gereken bir şevkatin başları okşayan bir kırık elin haliyim Haykırışların sağır birine haykırışı gibiyim Duyulmayan duyulamayan bir çığlığın sesiyim Tutuğumu sandığım bu dünyanın tutunamadığım anlarındayım Beni yürüten bacaklarımın kollarımın hareketsiz kalışının fendindeyim Tatlı sözlerin kulağıma deymeyişinin sağırlığındayım Yaşanılmamış bir ömrün yaşanılmış sanıp kendimin ihanetimdeyim Sevmek sevilmek denilen ele tutulmayan o yaranın içerindeyim Çürümeye yüz tutmuş yaraların ilaçlarının çaresiz kaldığı bir yarayım Yüreğime saplanmaya hazır bir kılıcın kabzası gibiyim Yutkunduğum suyun zehire dönüştüğü günümdeyim Fani dünyanın ölümüme yakın olan günündeyim Gevdanki |