AFFET BENİ SÜVEYDÂ
Kızıl perdenin ardında billur akan sular varmış,
Sesini duydum kulaklarımda, içemedim süveydâ. Ömrün en güzel anından acı bir bedel istermiş, Gözyaşı istermiş, damla damla saçamadım süveydâ. Bulutların ardından bir el uzandı tut dercesine, Yaşamadın say bunları, hatırlama, unut dercesine, Çileni doldur, gel kendini avut dercesine Bir tarla verdiler gökyüzünden, biçemedim süveydâ. Istırap mesleğin, gam keder göbek adın olsun! Bir tepe başında beklemek muradın olsun! Sundular Anka’nın tüyünü: Kanadın olsun! Doksan dokuz kere çırptım, uçamadım süveydâ. Zor geldi gülerken, birden ağlamak feryâtla. Çağırdılar, ses çıkarmadan, uzaklara, inatla. Kitapların yazmadığı, henüz bilmediği bir sıfatla, Bir isimle tanıştım, karanlıkta seçemedim süveydâ. Bir bahçe kurdular sarmaşıktan saçaktan. Toplayıp getirdiler türlü türlü bucaktan. Gökkuşağı yaptılar renkli renkli çiçekten; Geç dediler kokular arasından, geçemedim süveydâ. Penceresi yok, perdesi kendisinden büyük. Çatısı yok, alemi kubbesinden büyük. Bir ev istedim padişahın ülkesinden büyük; Bir sır kapısı koydular önüme, açamadım süveydâ. Affet beni süveydâ. Bilemedim; sen böyle sevdâlara lâyık değilsin. Bu aşklar, âşıklar seni anlamaz. Hepsi huzurunda eğilsin. Bir güzel gördüm; “Acep bu mu?” diye sordum. Gelip otursun diye gönlüme bir taht kurdum. Kusura bakma, seni de yok yere üzdüm, yordum. Kandım bir çift kara göze, kaçamadım süveydâ. Utandım kendimden; yüzüm yer oldu. Kızıl güller vardı o bahçede, şimdi sır oldu. Zararımı anladım sır bahçesinde, o da bana kâr oldu. Gözün gördüğü yalanmış, gerçekleri seçemedim süveydâ. Dikenli kaktüs çiçeğini düşümde gördüm, gül sandım. Kadife sandım yaprağını; dikenine dokundum, yandım. Gönül yurdum viran oldu şimdi; gülden utandım. Pılımı pırtımı topladım, bu köyden göçemedim süveydâ. Affet beni süveydâ. Bilemedim; sen böyle sevdâlara lâyık değilsin. Bu aşklar, âşıklar seni anlamaz. Hepsi huzurunda eğilsin. Ahmet YAMAN |
Istırap mesleğin, gam keder göbek adın olsun!
Bir tepe başında beklemek muradın olsun!
Sundular Anka’nın tüyünü: Kanadın olsun!
Doksan dokuz kere çırptım, uçamadım süveydâ.
Zor geldi gülerken, birden ağlamak feryâtla.
Çağırdılar, ses çıkarmadan, uzaklara, inatla.
Kitapların yazmadığı, henüz bilmediği bir sıfatla,
Bir isimle tanıştım, karanlıkta seçemedim süveydâ.
Bir bahçe kurdular sarmaşıktan saçaktan.
MÜKEMMEL ŞİİR OKUMAĞA DEĞER....YAVSİYE EDERİM...SAYGILARIMLA..