Söylesem Bir Türlü, Sussam Bir Türlü…
Gördüğüm şeyleri gönül dostuma
Söylesem bir türlü, sussam bir türlü Kulağım duydukça, gitse zoruma Duymasam bir türlü, duysam bir türlü Özgür bir kuş gibi uçsam yuvadan Nasibimi alsam, dağdan, ovadan Bardağı doldurmaz döksem kovadan İçmesem bir türlü, içsem bir türlü Gönlümü uzatsam dost kapısına Bağdaşımı kursam baht sofrasına Kendimi kandırsam, taht kavgasına Kalkmasam bir türlü, kalksam bir türlü Gönüldeki saray sanki virane Göçmek için arar sanki bahane Bu güne gelmişsin gönül daha ne Göçmesem bir türlü göçsem bir türlü Sadık yârim dedi sarıldı Veysel Toprağı kendine eyledi mesel Kum dipte kalmaz mı, yıkıp gitse sel Görmesem bir türlü, görsem bir türlü Yapma gönül, yapma yanarsın nara Devasız yarayla gitme doktora Yakmış seni kaşı gözü kapkara Yanmasam bir türlü yansam bir türlü Eylemişken dosta gönül hatırı Sakınmasın artık, birkaç satırı Üstüne gittikçe ürken katırı Yazmasam bir türlü, yazsam bir türlü Pırpır eden kalbin paralandıkça Limeler’e dönüp yaralandıkça Bembeyaz talihin karalandıkça Ölmesem bir türlü, ölsem bir türlü Gözlerimi sana açtım ya ömür İçimdeki hasret, sürerek büyür Zengine bakmadan fakiri doyur Vermesem bir türlü, versem bir türlü İnandığın her şey sanma göçecek Ömür belli değil nasıl bitecek Öldüğünü bilmem kimler görecek Bilmesem bir türlü, bilsem bir türlü 26.01.2008 Necati ŞİMŞEK Ankara |
Ömür belli değil nasıl bitecek
Öldüğünü bilmem kimler görecek
Bilmesem bir türlü, bilsem bir türlü
harıka bir şiir okudum tebrıkler sagılarımla