Dinmeyen bir sızının lahzasından ne beklerim!Ah dedirten bin bir derdin suskunluğunda sabahlarım Hali fakirliğime yanarım, bahtım için sabın rahlesinde bin hüzünle kalbi sürur ararım Umut için şevksizliğimle bilmem ki ne yaparım, çareyi aşk ile çileyi kuşanırım Mahzun nefeslerin hıçkırığına bel bağlarım, masumluk adına ne varsa gönlümü yatırırım Ey ruhunun hürriyetinde aşkın ferahlığına ram olmuş dilber Ha ne olur, maşuk için, ülfetli nefesinden bir kadre olsun iksir-i hakikat için bir yol ver Gönlümün bitaplığını, halin deminden sadır olan hicranımı, kalbinin ferahlığında gel gör Boyun büktüren melalimi, hüzünleşen efkarımı, suhuletinin latifliğinde bir anlam ver Şimdi yakın oldu sineme, hazanın bizar bırakan gözyaşları Zemherinin suskun çığlıkları, aşiyanda bekleyen umut korkulukları ve titreten burukluğu Derdin şehredilmeyen hikmeti, kalbin inşiraha olan hasbi özlemi, dilin çaresizliğini Kelamın serdettiği ve her gönül için anlama muhtaç sessizliğini ilmin rahlesine bir bir seç Aşkın, kalp için vuslat olduğunu, sevdanın harında ihsan bulunduğunu gönüllere anlat Ne kadar çaresiz varsa, umut onun için fevkalade bir sığınaksa feyzinle ruhlara ibretle ak Ey uyuyan gönül, ey tegannilere bel bağlayan ömür Ey maslahatlart için bir kurtuluş diye sadakati sömüren durma, serkeşliğinle bir bir öğün Yalnızlık Allaha mahsuz diyerek, bir hizbe gönül bağlayı ekleyerek akıl verirsin Sakın ha diyerek, “Allahın tokadını yersin diye” hadsizliğini alenen serdeder, öğünürsün Tahkik için aman ha, sakın bunlarla uğraşma diye, mukallitliği iştahla ilga edersin Söyler misin, gerçekten kimin askerisin akıl için irfanı kimlere hangi şartla teslim edersin Mustafa CİLASUN |