BU ŞEHRİN GÖZLERİ NE RENKTİ YILLAR ÖNCEbu şehrin gözleri ne renkti yıllar önce şimdi bu pus bu nem ve bedbin bakışlarını gölgeleyen kül rengi kirpikleri ne renkti eskiden çalıp çırpan tutup kırpan yakan yıkan kim ve içinde külleri savrulan itilip kakılan enkazı kalmayan devr-i muhabbet ne renkti var mı bilen kor düşen sevdaları yaşatan şehir bestelenen güftelenen özlenen sen ey vuslatı bir ömre bedel göğsünde uyuttuğun ebrûli sevgililerden var mı dönen gözlerine isli çıralardan sürmeler dudaklarına kan kırmızı güller kondurduğun hani sebebi meçhul bir cinayete kurban edilen bir Leylâ vardı hani mısra mısra nakış nakış Boğaziçi dökülürdü gergefinden hep hazandı mevsimi hüzündü bütün hani sular yanardı her akşam hasretinden efsâne misaldi Emirgân’dan Adalar’a fısıldaşan sularla sürüklenen .... ah bilen var mı hatırlayan var mı bu şehrin sokaklarını mor salkımlar taşardı bahçelerinden haris gözlerde şehvet misali âkîbetin yalan sevdaların talan ziyafeti şehrim dayanmıyor yüreğim sen gibi bin parçayım kederimden ... şimdi bu pus bu nem ve bedbin bakışlarını gölgeleyen kül rengi kirpiklerin ne renkti eskiden... CEYDA GÖRK TEMMUZ 2010 |