Yorgun Bedenim
Çök olduğun yere yavaşça yorgun bedenim,
Yılların benden götürdüklerini sorgula aklım Kendi iç dünyama bile tuhaf gelir nedenim Her akşam gün batarken guruba takılır aklım Tepelerin üstündeki masum kızıllık var ya Yüzüme kaş çatar da batar içimde dünya Kaybolur göz önünden, istikbalim kaybolur Yavaş, yavaş karanlığa çıkar gördüğün rüya Ayaklarım vücuda isyan edip gitmiyor Gönlümde yanar hasret, bir türlü tükenmiyor Ruhumdaki kasvetler öylesine büyümüş ki Beynimde çakan şimşek yolu aydınlatmıyor Artık yediklerimin, hazzı gelmez dilime Hiç mecali kalmamış, üretmiyor kelime Kucaklamak mümkün mü onca güzellikleri Kopmaz açılmış güller, diken batar elime Bacaklarım sızlıyor, için, için uyuşup Sanki kan dolaşmıyor, damarları tıkayıp Zıplardı bulutların üstüne bir zamanlar Aya fetih yapardı, yıldızlara ulaşıp Diken gibi saçlarım, döküldü artık kel’im Birazcık yol yürüsem tıkanıyor nefesim Yolların büküntüsü, gün geçtik çe artıyor Kaldıramam bu yükü, büküldü artık belim Zikzaklarla geçen bu ömür artık bitecek Zikzaklar çizen ecel, şu kapıdan girecek Köşe başlarındayken, bakıyordum ardıma İnanırım virajı benden önce dönecek 05.07.2007 Necati ŞİMŞEK Ankara |
yaşamım gibi
ölüyordum!"
Yürek imzanıza sağlık...
Erdemle kalın...