şimdi aşkın darmadağınık halimi olur,yoksa sofraya kurulmuş kilim mi
sırça köşkten inen su katılmamış kirli mi ,gelir kurulur
sisler durağında yolcu beklemeyen,bağlamasının akortu bozulmuş
ozan mı tarih öncesinden,baş kabak ,yalınayak çocuklar mı
21.yüzyıl sahnesinden gömleği parçalanmış Lütfü mü uğrar mekana
tütün tellendirir,bana cıgara sarar,ağlar,ağlatır ve çekip gider

akşamları kıralın düğünü mü olur,yattığımız yıllarına ,yaşadığımız kimsesizliğinden
yanardağın kraterinde arzulanan ayran tası,yorgun biter gün
taşıdığın masal iklimi ,sana açılan dün,yani salaş bir durum
ne anlatsam başımdaki esrik dumana,yaman sarmış beni,salmış vedalarını
hegenomik şarkılar mı enjekte edilir kulak zarıma,yarına ne kalır
nesnelerin harmonik infilakından başka,modernizmin caydırdığı düşlerim mi

ne zaman düşsem girdabına bu meseller dünyasında yokum ben
al o zaman kapkaranlık ruhların kesiştiği helezonik perdeyi kırsalından
özgürlük açarsa kapını bir dilim ekmek fırtınasıdır
artık çözümü zor bir bulmaca gibi
çöreklenmiş
ruhunun tepesinde kukuma kuşu
sanrılardan yeni çıkmış,bağlantısı zor öykücük aslında yaşanan
mefkürelerimiz düşüşe geçtiği dipsiz kuyulardan Yusuf’u kurtarmak adına
haydi bir kez daha okuyalım kendimizi
aşkın susamış ,darma duman çizgisinde duranlar adına,tarihimin
sıradan yurttaşlarımın bile kavradığı,üzüldüğü
at gözlüğüyle görme lütfen dünyaya diye haykıran geçmişim
alaşımı eksantirik genelleme yaşıyor ,durduğu yer koca bir ecnebi varsayım
varsa yoksa beyhude tırmanış bu benim az çok anladığım

işte susuz gemilerden inen korsanlar,işte o korsanların umursamadığı denizler
işte yıldızlar meydanı,sakallarıma su serptiğim Sultanahmet Çeşmesi
"yan ey gönül görki neler var
bu halk içinde bize gülen var"
gülen gülsün diyor arkadaşım Kasacı Fahri
yeterki kaybolmayalım ironik kargaşısında bu yüzyılın
varsa yoksa ve bu işte benim şimdi anladığım

faruk tabak,3 haziran 2010,yağmura adanmış arkaik satırlar.