Okuduğunuz şiir 14.6.2010 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
MOR LÂLELER
Leylâ’ya
Giden sen,desen gül, yakar köz,tüter can Yazan sen,bilen gül ,biter söz, düşer can
Ey sevgili ! Hüzüngâhımda açan mor lâleler aşkına Üç ayaklı sehpaya asarken son sözümü Helâlliğini iliştir yüreğinin ortasına Yetim kalmasın sürmeye bulanmış bakışın Ceylan nazarında bitişlerim Etrafına duman düşen mor dağların, Eteğine yapışan pencere önü yalnızlığında Hücre hücre sararken lâlezâr düşlerini Tenin toprakla hemhâli yakın
Ey sevgili ! Gece, bir tomurcuğun ortasında dönerken güne Sen kaç şafağı suladın incilenen gözlerle Tıkırtısında muştu aradın belki bir yusufçuğun Ahh ! Süleyman olsaydım dedin… Kim bilir Kuş dilinden muştu alaydım mor lâleler aşkına
Yıkıntılara gömülü hamasetimi diriltirken Kös vuruşlar her nağmede sızlar yüreğim Mevsim-i lâle düşerken takvime Savururken seher yeli kokusunu Gamzeye düşer gülüşlerin ey sevgili Şahidi mor lâle
Batar gün, gelir ay, ve son söz, doğar can Hecem sen, yüzün ay, bakan sen,kalır can
Ey sevgili ! Kağıt, kırıştırdı yüzünü yokluğunda Ortasına düşen yokluğuna tutuldu dil Kalem üzere yeminlerin bozumlarında Tövbesine çekilen doksan dokuz münâcât Bin keffâret fukâra doyurdu hiçlik Yine ve yeniden mor lâleler aşkına
Susmak payıma düşer,zehir zemberek ahid Bu yazgımsa kabülüm, çekilir/ olur zahid
Hâtem’ül enbiya’ya
Gül yangınlarında söz, yanar ya ocak ocak Bülbül çileye düşmüş, konar ya bucak bucak
Ey Sevgili ! Çölün bağrında tomurcuklanan kâinatın adı Fahri kâinat efendimiz Mor lâleleri açarken Hirâ’nın Titriyordu insanlık adına ümmî bakışların Söz ikra’ya kesiyordu Kesiyordu ikra’ya Ve Cibril, muştuluyordu bir keşişin bildiğini Mor lâleler aşkına Halime’nin sütüyle akıyordu bereket, İnsanlığa damla damla Gölge eden ‘’o bulutçuk ’’ gülümsüyordu Emin Ya Muhammed’ül Emin
Süfyanî bir yanılgı da kavrulurken Mekke Cehil içinde -ebucehil- Hatice’si vardı,sardı titremeyi mutlak imânla ‘’Hatice’tül Kübrâ’’ İnanların anası,Muhammed’ül aşka
Kâbe etrafında siyahî bakışlı putlar Keserken insanlığı haraç ‘’huzza’’ adına diyet ‘’Kız çocuklarının tenine yapışırken bedevî yasa’’ -hind- dişliyordu inananların ciğerini Bunları sen yaşadın ya, ey sevgili ! Taşta doldursalar Bedr kuyusuna Verselerde eline ‘’Şemsî ve Kamerî ‘’ Dönmedin davandan Mor lâleler aşkına
Sadâkati örümcekte gördün Ve dahi bir çift güvercinde Yol, hicrete düştüğü vakit – Athal- önünde Ruh, elest’ten beri muhâcir ya Ensâr’da Medine
Sen Kâbene hasretken duman duman Atan İbrahim adına Cibril ,’’Sure-i Fetih’’ tebliğinde ayet ayet Vakit tamam Mekke-i Fetihe Zaman, artık o zaman Bu kez, bu kez ensâr Mekke ya, Bereketli kılınan belde Ve çığırtkanlar bağrıyor âvaz âvaz ‘’Dokunulmasın ebu süfyan’ın evine ‘’ ‘’Dokunulmasın ebu süfyan’a sığınana’’ Sirke- ekmekaşkına
İşte o dem kırıyordu zincirlerini köleliğin Kul Bilâl
Bir hutbe hakkın kalmıştı emir ilâhi Okunacaktı cümle insanlığa ‘’Vedâ Hutbesi’’ Boyun büküyordu mor lâleler Mahzûndu lâlezâr Çölün yüreğine figan düşüyordu Hasan-Hüseyin’in misâli gözüne yaş Ve bana yazmak düşüyordu ağır ağır Salât ve selâm üzere ey sevgili !
Senin söz,yazar ben,duyan can,budur öz Giden gül,kokar an,tüter bil,kalır köz
Mevlâ’ya
Mor lâle devşirirken, makamda bin ah hüzün Rayihasına meftun,bakışlarında yüzün
Ve ben giriftar olan ki, Cezbesinde , koynundayım bir mâbedin Tozlarına yüzümü sürerken o muhâcir’in Ensâri bir şefkatte muhtaç zühtlüğüm Suhuf suhuf akarken kâinat Yangınların suya kesen alevlerinde, Lâlezârdayım Dokunurken toprağa teni bir mor lâle’nin Azaptayım
Ey sevgili ! Rahle üstüne değerken gözyaşım Ravza güllerinin kokusunu yayar hakîkat Bedr kuyusuna düşen zerre’yim Arıt beni
-Sıtkımı sıyırdım- Cismi fâni sözlerin hiçliğinden Kırık testi misâli söz tutmuyor yüreğim Sızıyor mor lâle’nin gözünden Rahmetine sığınan –kehf- diyarındayım
Ey sevgili ! Hangi dağ titremez ki, - ol- emrinle Hangi yara derman bulmaz Hangi mâşuk ermez visâle Hangi Yusuf (as) Hangi Yunus (as) Hangi Eyyüb (as) Hangi Âdem (as) Hangi İbrahim (as) İmtihan olmaz çilegahında Sen Rahmansın
Ve Meryemî bir adanmışlığı yalnız Zekeriya’ya (as) nasip edersin Elif Lam Mim üzere koyarsın mühür Tamamlarsın nuru huzme huzme Zelil olur nemrud ve dahi firavun Sen Semi Sen Basîr’sin
Sözüm aşk, yanar göz,düşer ah, kanar can Yürek ram, dokur dil,yazar el, döker can
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
MOR LÂLELER şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MOR LÂLELER şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bu çalışma bakıp geçecek,ya da çabucak okuyup gideceğim bir çalışma değil. Ve böylesi çalışmaları nasıl geç farkediyoruz ona da yanıyorum bazen. Ama nasipte varsa yine bulunuyor. Yorumum yalnızca sayfada olduğumu belirtmek için. Daha kalıp inceleyeceğim, kutlarım emeğinizi,eserinizi. Regaib Kandili hayırlara vesile olsun. Selamlarımla...
Uzun uzun yorumlamak, yorumlarken yorulmak yormak lazim ama mazur görün bu degerli anlatima kisa ve öz olsun tüm yorumlar derim ben ki okundukca demlensin siir.
Tabiri caizse tüyleri diken diken eden yeri gögü inleten bir yalvaris, yüregin yansimasi idi.
Kalem eser yazmaktan yorulmaz insallah, güne düsen degerli yürege sonsuz saygilar.
Ey sevgili ! Gece, bir tomurcuğun ortasında dönerken güne Sen kaç şafağı suladın incilenen gözlerle .... usta kalemden ustaca dizeler. yakışmış yerine şiir. okumak keyif verdi. şiir adına bu gün okuduklarımın en güzeliydi. Teşekkürler yahya bey. Selam ve saygılarımla.
Tam olarak cümlemi hatırlamıyorum ama dün, bu şiiri okuduktan sonra feryat gibi,ağıt gibi ateş damlıyordu gözlerimden. Merdivenleri ya inerken ya çıkarken kırdık bir yerleri ama henüz sağ olanlar var diyordum ve bu bile şükre değer. Sevgililerin Sevgilisinin olduğu ve baştan sona Hak renginden hakikatlerin tercümesinin duyulduğu bu çalışmadan dolayı kutluyorum kaleminizi. Eş tanımam benzer duymam şu dakika.
Şiir gördüğümüz vakit şiir diyebilmek için mutlaka bir ses etmelidir harfler bize, hani duyulmalıdır harflerden başını çevrelemiş hengamenin alevleri; yoksa dil her yerde kalem her yerde kağıt her yerde. Bu çalışmayı okuyanın titremediğini düşünemiyorum zirâ öyle bir hal var ki alfabenin sûretinde okur mu utanmalı kendinden dünya mı hâl vaziyetinden ya da Hak mı acziyetimize rahmet göstersin, hangisi denmeli bilmem ki. Hele ki :
“Ya Muhammed’ül Emin”
buradaki ah öyle yanık ki varlığına kendilerini yakıştıramaz harfler ve öyle yücedir ki ümmetinin yüreğinde dilekler olsun ki her hâle bile şefaat eyleye…
Cihan da bilir ay da bilir güneş de bilir yektir, yek sebeptir kurtuluş için Hakk’a iman ve isminden bile gül yangınlarının izlendiğini O Yüce Zâtın kilitlere anahtarları şefkatinde tuttuğu. Şiirin de bunu bildiği görünüyor. Dememiş görün, bakın; diyor ki sadece : Çekilenlerin yanında kapıldığımız hiçtir ama bu yoklukta yine de sığınacak bir ezelimiz var,bir gelmişimiz var buna geçmiş denir de yakışmıyor buraya. En çok bilinerek işlenmiş olması bu harfleri yazabilen okuru mutlu etmiştir.
Şiir boyu bir geçit vardı fakat öyle bir ismi almış ki kalem :
“HÂTEM’ÜL-ENBİY”
"Andolsun ki her ümmete Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının diyen bir peygamber göndermişizdir" (en-Nahl,16/36).
beşer tarihi, demek oluyor ki Âdem Aleyhisselam’dan bu yana Rabb te’ala varlığını anlatmaya sayısının da sadece O’nun tarafından bilinen peygamberler gelmiştir ve Hakk dinini tebliğ için gelenlerin sonuncusu da :
“Muhammed Mustafa” dır. Mührünü Efendimiz ile duyurmuştur Allah. Ondan sonra bir din de olmayacak bir peygamber de gelmeyecektir. Nefesin soluk oldığı sondan başlamış kalem ve evveli söylemiş Meryem kilitlenmiş,Zekeriya gözü izlenmiş, cehil cehaleti düşürülmüş önümüze. Gelen gelmeyen, giden dönmeyen. Sonra en uzak zaman dilimi, kendisine yetiştirdiği takvimin mısraları. Hâl kalmıyor söz dökmeye, öyle dağ olmuş ki içteki yangınlar bu zamanda her yerde aynı ah,aynı kahr.
Hayat üzerindeki en acı gerçek şudur ki : dinimizde hoşgörü vardır, bir mecburiyet yoktur daha acısı da inandık deyip de asıl inanmayanları bine katlayış hallerimizdir. Diyor Yaratan, gerçek şudur ama inanıp inanamamakta özgürsünüz – hayır düşünüyorum O bile en gerçeğe aykırılığımıza telafi mühleti verirken zalimlerin zalimliklere had sınırsızlıklarındaki mantık nerede- ve işte inanmayınca da :
“dağ da yanar, can da yanar,kan da ağlar, göz de kanar”.
“Mevlâ’ya
Mor lâle devşirirken, makamda bin ah hüzün Rahiyasına meftun,bakışlarında yüzün
Ve ben giriftar olan ki, Cezbesinde , koynundayım bir mâbedin Tozlarına yüzümü sürerken o muhâcir’in Ensâri bir şefkatte muhtaç zühtlüğüm Suhuf suhuf akarken kâinat Yangınların suya kesen alevlerinde, Lâlezârdayım Dokunurken toprağa teni bir mor lâle’nin Azaptayım
Ey sevgili ! Rahle üstüne değerken gözyaşım Ravza güllerinin kokusunu yayar hakîkat Bedr kuyusuna düşen zerre’yim Arıt beni
-Sıtkımı sıyırdım- Cismi fâni sözlerin hiçliğinden Kırık testi misâli söz tutmuyor yüreğim Sızıyor mor lâle’nin gözünden Rahmetine sığınan –kehf- diyarındayım”
Bu bölümün devamını da alayım istedim de çok kalabalık olacaktı fakat burada öylesi bir yakarış,öylesi bir adanış var ki: şiir yok sayıyor zayıflığı, kaç kişi bilir duada ölür insan,kaç kişi bilir duaya tutulurken gözleri duymaz,dili dönmez…Ve Kâbe, sandım ki tavafta pişmanlığın mermileri tek tek dökülüyordu gönülden ve gitmek ister gönül,yüz sürmek… Gönül diler ki gözyaşı sebebi Hakk’a yetişme sebebinden olsun; “keşke” harfleri sadece bunda zûlm eylesin insaniyete.
Hakikaten gün boyu okunulması gereken,göz önünde tutulması gereken başarılı bir çalışmaydı hele ki mısralardaki naif duruş ve samimiyet inanıyorum ki okuru sayfaya kilitleyen en önemli niteliğiydi şiirin. Tabii bunların yanında şiire saygının olması,okura borcun olduğunun bilincinin olması ne diyeyim mükemmeldi…Son bir dilek “hepçe”si olsun inşallah…
Ve Meryemî bir adanmışlığı yalnız Zekeriya’ya (as) nasip edersin Elif Lam Mim üzere koyarsın mühür Tamamlarsın nuru huzme huzme Zelil olur nemrud ve dahi firavun Sen Semi Sen Basîr’sin
Sözüm aşk, yanar göz,düşer ah, kanar can Yürek ram, dokur dil,yazar el, döker can
Ey sevgili ! Zü’l - Celali Ve’l – İkram
HARİKA GÜNE IŞIK GİBİ DÜŞTÜ ÇOK GÜZELDİ OKUDUM KEYF ALDIM.BUNU SESLİ DİNLEMEK İSTERDİM TEBRİKLER.YÜREĞİNİZE SAĞLIK.İŞTE ŞAİR İŞTE ŞİİR BU SELAM VE SEVGİLER.
Nasıl etkilendim anlatam.Yâre, Peygamber efendimize ve Allahımıza ... Doyumsuz bir eser.Kaç kez okudum inanın hatırlamıyorum. Eser tümüyle muhteşem olmakla birlikte küçük bir noktaya değinmeden geçmek istemiyorum.
"Batar gün, gelir ay, ve son söz, doğar can Hecem sen, yüzün ay, bakan sen,kalır can"
Gibi eserin arasına serpiştirilen ölçülü ve kafiyeli beyitler esere bambaşka bir keyif ve renk katmış.Söylemde ki aruza yakın duruş ve tekniksel olarak serbest eserde kullanımıyla estetik ve dil açısından çok çarpıcıydı.
Ayrıca her bölümde Ey sevgili diye hitab etmenin anlamsal derinliği ve verdiği mesaj mükemmel ötesiydi.
Kalben teşekkürü borç biliyorum paylaşarak nasiplenmemizi sağlayıp böylesi bir güzellikten mahrum kılmadığınız için. Allahım yolunuzu, bahtınızı açık etsin hocam. Kaleminizin gücü tartışılmaz asla. Yetkin kaleminizi ve başarınızı kutluyorum.Selam ve saygılarımla.
*YAKAMOZ* tarafından 6/15/2010 8:35:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hece, aruz ve serbest veznin harmanında berceste buketi eserinizi tekrar kutlarım. demişsin işte derdimiz böyle bir buket hazırlamaktı şiir yürekli dostlara.. tekrar teşekkürler..selam saygı ve dua ile..
Aruzun asaletine ve güzelliğine bakar mısınız hocam.
İnanın aruz mudur ? değil midir yönüne bakmadan sadece kulak ve göz olarak hitap ettiği şekliyle değerlendirmemi yapmıştım.Biraz da bu vezinde ki noksanlığımı tamamlayamamış olmamdan kaynaklanıyor bu şekilde yazmam itiraf etmiş olayım bu vesile ile. Diğer beyitlerde ki ölçüyü farketmiştim ama.
Eserlerinizi okumuş olmanın büyük bir ayrıcalık olduğuna inanıyorum.
Hece, aruz ve serbest veznin harmanında berceste buketi eserinizi tekrar kutlarım.
beğeni ve desteğiniz için teşekkürler.. şiir farkı farketmeniz sevindirici... bahsettiğiniz beyitler 4XFeûlün olup, ayrıcı diğer beyitlerde 7+7 hece ölçüsü uygunlanmıştır... selam ve saygılar.. dua ile..
Kalubela'da vermiş olduğumuz sözleri unutturmasın yüce Rabbim. Kutluyorum güne düşen şiiri ve şairini. Dabbetülarz zuhur etmeden hesabı yapanlardan oluruz inşaallah.
DOST ALNINDAN ÖPERİM VAR OL SAĞ OL SEN BİR HARİKASIN DEVAMLARINI BEKLERİM YILIN ŞİİRİ ÇIKMIŞ YÜREKTEN NE DİYECEĞİMİ BİLEMİYORUM...HÜRMET SEVGİ VE SAYGILAR SUNUYORUM...ESEN KAL...
Ey sevgili ! Gece, bir tomurcuğun ortasında dönerken güne Sen kaç şafağı suladın incilenen gözlerle Tıkırtısında muştu aradın belki bir yusufçuğun Ahh ! Süleyman olsaydım dedin… Kim bilir Kuş dilinden muştu alaydım mor lâleler aşkına
Her cümlenin derinliğine göç etmek lazım.
Esmaül Hüsna zikriyle adım adım arşınlamak.
An olsun düşünmek ,düşünürken anlamak
bir ötesine geçmek.
Değerli şairime saygılar her daim