BİRAZ DA BİZ ÖLELİM
Hep biz mi çaresiz olacağız?
Biz mi haykıracağız haksızlıkları? Hep bizim mi olacak taşın altındaki el? Bu ödeyeceğimiz kaçıncı bedel, Neyin bedeli? Bize niye çok görülür Herşeyin iyisi, güzeli? Neden hep bizim damımız damlar? Neden hep bize düşer, barakalar, gecekondular? Neden hep bizim boğazımızı sıkar zamlar? Neden hep en altlarda kalır bizim dosyalar? Bize mi yakışır hep Biriket duvarlar, çamurlu yollar? ... Doyurmayan sofralar, Keçeler, çullar? ... Lâmbasız, paslı, demir direkler, Oyulmuş kaldırımlar? Neden hep bizi taşır, ter kokan dolmuşlar, Halk otobüsleri, kara trenler? ... Neden hiç gülmezler, Neden hep mutsuzlar, Umutsuzlar Bunlara binip inenler? ... Neden hep bizim sırtımızda kambur, Alnımızda ter, Ellerimizde nasır var? Neden bizim başımıza erken yağar kar? ... Neden hep uğursuzluklar çalar kapımızı? ... Neden hep bizim anamız ağlar? ... Hiç rahat bırakmaz bizi düşünceler, Hep alır, götürür uykumuzu geceler? Hep biz borçlu oluruz ona - buna, Hep biz düşeriz dara... Neden anlamaz bizi, Neden duymaz sesimizi Ankara? Nerde, hani Teknoloji çağı? ... Bankalarda, Hastanelerde, Postanelerde geçer hâlâ, Günümüzün yarıdan çoğu... Yangınlarda hep biz yanarız, Soğuktan hep biz donarız. Sellerde biz sürükleniriz, Yıkık altında, Göçük altında hep biz kalırız. Hep biz yaralanırız patlamalarda... Sobadan sızan gazlardan Hep biz zehirleniriz. Belâ nerede olsa bulur bizi. Bırakmaz ensemizi... Acaba bunların sebebi, Şans mı, kader mi? Hayır, ikisi de değil: Ne şans ne kader. Adaletsiz olur mu hiç Allah bu kadar? ... Öyleyse beyler, bayanlar, Anlayan anlar... Bu işin içinde bir iş var. Ellerinizde kepçe gibi kaşıklar İştahla yiyorsunuz. Her kaşıktan sonra ’Ohh öldük! ’ diyorsunuz. Bu nasıl ölmekmiş, görelim... Verin o kaşıkları da isterseniz, Biraz da biz ölelim.. (09.06.2008 - Alanya) İhsan Gürbüz |