Mesnevi (II. Bölüm)
..........................................................
V Karanlık Oda Bütün gün dolaştı acıyla yollarda Sanki pranga taşıyordu boynunda Yoruldu, taşımaz oldu ayakları Kurudu, tükendi hayat kaynakları Yaşamak bana haram oldu gerçekten Kırklar, yediler söylemişti önceden Can durmuyor çıkmak istiyor kafesten Tanımıyor kimseyi, uzaklaşmıştı herkesten Sokağı dönerken evinin yolunda İki kişi gördü biri diğerinin kolunda Allah’ım ne güzel bir çift mutlular Hayat yolunda çok şanslı ve umutlular Geçti boynu bükük yanlarından Rahatsız oldu sevinç kahkahalarından Eve girdi geçti karanlık odaya Baktı uzun uzun resimli duvara Saatlerce bir noktada kaldı gözleri Çıkmıyordu aklından sevgilinin sözleri Düşündünkçe kalbi çatlayacak oluyordu Sürekli kendisine aynı soruyu soruyordu Allah’ım inanmıyor mu bu büyük aşka Yoksa söylemediği bir şey mi vardı başka Kapandım ayaklarına, serdim gururumu Her şeyden vazgeçtim, unuttum onurumu Kapılar kapandı birer birer üstüne Dünyaları verirdi sevgilinin tek bir sözüne Beyninde bir sinek vızıldıyordu Sanki Nemrud’un canını alıyordu Sineğin her kanat çırpışında Dayanılmaz bir ağrı başlıyordu başında Allah’ım dünya senin, mülk senin İstediğinden aldın isteyene verdin Her şeyimi al; malım, mülküm feda sana Tek istediğim odur, ne olur ver bana Şükrüm sana, duam sana, kurtar beni Allah’ım Melekler duydu, gökler ağladı, bitmedi âhım Sabaha kadar duvarlara vurdu başını Aldığı kefene sildi kanlı gözyaşını Kendinden geçti çektiği acıdan Kanlar akıyordu uyurken başından VI Yüreğinin Zindanlarında Dünyama benzersiz bir karanlık çöktü Binlerce bülbül benim için gözyaşı döktü Cevapsız kalan bütün soruların ardından Su içsin Ceylan’ım bugün sevgi pınarından Her şeyiyle ne garip bir aşk hikayesi Yok kelimelerle bu aşkın tercümesi Ne sonsuz bir karanlık gönlümdeki boşluk Ayık değil bu can, geçmez yüreğindeki sarhoşluk Kapattım kapıları gönül dünyamda içerden Kimseyi almayacak gardiyan, sadece:sen Ellerim üşüyor yazık kalem tutmayacak bir daha Yazamıyorum, kalemi daldırıp kanlı hokkaya Bu nasıl incelik, nasıl bir zarafet Etmiyor seni anlatmaya sözcükler kifayet Yüreğim: acılar ve sonbahar denizi Hayallerim: karanlıklar ve yeis dehlizi Ah! çığlıkları duymuyor kimse içimdeki Bir türlü bilmeceyi çözemiyorum sendeki Bütün çocukluğum, gençliğim ve ihtiyarlık Hep hüzün, hep acıyla dolu nerde bahtiyarlık Kapandım içimde bir yere elimde sözcüklerim Halime bakıp ağlıyor bütün sevdiklerim Her gün dua her gün bin tesbihat Bana yari verin, istemiyorum nasihat Uçmuş gönül kuşum konmuş kaf dağına Selam verip derdini anlatır Anka Kuşu’na Deli miyim, evet hem de divane Ben aşkınla olmuşum pervane İçimdeki sızıyı bilmez laleler, sümbüller Bakıp da halime, ses verir bülbüller Gelin yanıma Mecnun, Yusuf, Kerem Yaram kanıyor yok mu bir merhem Neden mutluyken Leyla’lar, Züleyhalar Sadece bizdedir bitmeyen acılar Ah! Ben bu sevdayı ne yapayım Alıp kalbimi hangi tepside sunayım Hangi terazi ölçecek yüreğimin bağlılığını Kaldırır mı ki dünya bu aşkın ağırlığını Zindanda ne zordur tek başına kalmak Işıktan, yıldızlardan ve senden uzak Elimde veremediğim kırmızı güller Deliler bile halime bakıp gülerler Kalbimde karşılıksız bir teslimiyet Rabbim nedir bu Leyla’yla rekabet VII Hikmet Evi Dert varsa dermanını göndermiştir Hay Kalbime oklarını saplamış bir Kara Yay Öyle bir ucu var ki bu aşk okunun Tarifi yok onu kaybedeceğim korkusunun Bütün sırlarıyla ve sorularıyla girdi bir eve Hemen kapıda yaklaştı ak sakallı bilgeye Efendim bir dert var bende cismi yok Ucu keskin açtığı derin yara çok Günlerdir geziyorum sokak sokak Kaderimde yazılmış mıdır ona kavuşmak Dediler sendeki yaranın vardır bir hikmeti Bu yüzden gelip sundum kalbimdeki mihneti Bu çaresizlik ve ümitsizlik beni yakıyor Söylediklerimi herkes sadece şiir sanıyor Bir aşk ki düştüğü yer derinleşiyor Her gün yüreğim biraz daha eriyor Yakında kalmayacak ne madde ne de ruh Yaşamak ya haram olacak ya da mekruh Sen bilirsin ne der kitaplar, alimler Sevgililer neden bu kadar zalimler Yaptığım her med cezir yüreğime doğru Bitirmiyor beynimdeki karışık paradoksu Bak evladım burası hikmet evi Burada cüce bilirler iki başlı devi Bizde çözüm yoktur sadece soru O da söndürmez yüreğinde yanan koru Düşüncemiz dünya ve ölüm üzerine Aşk düşmüş senin kocaman yüreğine Bizde akıl vardır mantık konuşur Senin cevabın ancak yürekle bulunur Var git dergahımız sana göre değil İki büklüm ol, sevgilinin önünde eğil Seni bilgeler, alimler kitaplar anlamaz Görmezsen onu kanayan yaran durmaz Vakit geçirme hemen sevgiliye koş Onunla paylaş sevgini, delice coş Onunla bitecek bütün hüznün ve kederin Çoşkun sular gibi çağlayacak yüreğin Git şimdi akıl ve hikmet evinden Seni bekliyor, sevmek için derinden Çıktı kapatıp aklının suntadan kapılarını Kopardı dünyayla olan bütün bağlarını İçinde kocaman bir ümit yeşerdi Onun için yüzlerce ölmeye değerdi Koştu hemen sevgilinin huzuruna Kurban olmak için onun uğruna Serdi bütün sevgisini dizlerinin önünde Bir şimşek çakmasını umarak gönlünde VIII Yeniden Sevgilinin Huzurunda Merhaba sultanım dedi titreyerek sesi Dünyaya bedeldi bir kez gülümsemesi Eğdi başını hoş geldin gönül dünyama Seni düşünüyordum girdiğinden beri rüyama Dualar edip yalvardım Allah’a her gece Sende anlam buldu kurduğum her hece Çıkmıyor aklımdan kurduğun cümleler Solmadı bana verdiğin beyaz güller Yüreğimden aldı bütün parlaklığını Kök saldı kalbimde yıktı korku karanlığını Uykusuz geçen günlerin sabahında İnandım sana ve aşkına en sonunda Üzgünüm sana çektirdiğim acılar yüzünden Anlamaya çalışıyordum bu nasıl aşk derinden Artık bitti korkularım, yalnızlık son buldu Dünyama aydınlık girdi karanlık yok oldu Yüreğim titredi, bahar geldi gönül dünyama Nasıl bir sevgi bu, başlayınca anlamaya Sendeki yara bende de sızlıyor Gönlüm acıyla, durmadan kanıyor Keşke durdurabilseydik zamanı Tekrar yaşasaydık o ilk anı Karşılık verseydim kalbinin sesine Düşmeseydin ah ateşler içine Sana nasıl sevindiğimi söyleyemem Seni artık kimseye yar edemem Önce bütün saltanatımı yıktın, dağıttın En üst köşesini oturup gönlüme aktın Saatlerce yanında kalmak istiyorum Ah bilsen, seni ne çok seviyorum Bana sevgimi gösterme fırsatı verdin Dünya nimetlerini önüme serdin Artık içelim birlikte aşk şarabından Şükür dileyelim bizi yaratandan Ne büyüksün Allah’ım şükürler sana Mutluluğu tattırdın hem ona hem Can’a Artık şükrümüz düşmez dilimizden Bu yüce aşk çıkmaz gönlümüzden Gittiler ikisi de güllerin arasında kaybolup Sevgiyle el ele koşarak yürekleri tutuşup Yemyeşil bir vadide, masmavi suya Yazdılar aşklarını dağa, taşa, ağaca Düşmez dillerden artık bu aşk hikayesi Dolaşır gönüllerde Can’ın mesnevisi Bana bu mesneviyi yazdıran SULTANIM Ben sana meftun, seni yaratana HAYRANIM IX Sevgili, Annesine Açılıyor Müjdeli haber bekliyordu sevgilinin evinden Heyecanı belliydi konuşurken sesinden Annesi ona sırdaş, sanki bir arkadaş Dinliyordu kızını, içinde sevinç ve telaş Anne! dünyama bir Can girdi Kalbime mutluluk, ruhuma huzur verdi Ben görmedim böyle büyük bir sevda Karşılığı yok hislerimin bu dünyada Bana gülistanda en güzel gül sensin diyor Tek tek önüme dünya nimetlerini seriyor Çok ince, duygulu bir yüreği var Onu görenler Ya Kerem ya Mecnun sanar Elinde yüzlerce yazılmış dize Sunmak istiyor derdini size Anne! ya sevindir beni, dünyama ışık tut Ya güneşim ol yolumu aydınlat, ya da kara bulut Ben ne büyük bir sevdanın sevileniyim İzin ver bana, ona güzel büşra vereyim Ki benden müjdeli haber bekler şimdi Bitsin diye bütün sıkıntısı ve derdi Beni sevgiyle ve şefkatle büyüttün Düştüğümde kolumdan tutup yürüttün Canım yandı öptün şifa verdin Bana her an kol kanat gerdin Onunla karanlıklarıma güneş doğuyor Yüreğimde her sözü beyaz bir gül oluyor Tek tek topladı güllerin güzellerini İçlerinden seçti iki tane en özellerini Birisini sana sundu diğerini aşkına Ne olur kabul et bu gülü, Allah aşkına Şairdir yüreği, dayanmaz sevgili olmadan Solar gider, bize verdiği güller solmadan Solmasın ne o ne de verdiği güller Kavuşsun sonunda bekleyen gönüller Bana Sultanım diyor her sözünde Kötülük yok ne sevgisinde ne özünde Bilsen anne, ne mutluyum o varken Rüyada gibiyim benimle konuşurken Bana gözyaşlarıyla anlattı rüyasını Paylaşmak istedi bu aşkın yarısını Anne! Kapıldım bu aşkın seline İzin ver takılıp gideyim sevgi yeline Yıldızlar küçüldü o konuşunca gökyüzünde Hepsi inci gibi işlendi nakış nakış sözünde Bu inciler benim için örülmüş bembeyaz Alıp takarsam boynuma, bitmeyecek yaz Canım annem, biliyorum bana mutluluk dilersin Gözyaşlarımı pamuk ellerinle silersin Yaşlar akıtma ne olur gözünden Bu yürekler kanamasın tek bir sözünden Anneciğim şimdi sen ne dersen kabul Sen daha iyi bilirsin hangisi en makbul Dayanamazdı hiç onun yürek acısına Kaldırdı başını, sevgiyle baktı kızına ......................................................devam ediyor..... |