kırlangıç fırtınası veya Heyto ile hasbihal günlüğü
1.gün
Heyto’yu gördüm caminin musalla taşıyla çapraz olan güdük sandalyeli açıkhava çay bahçesinde oturuyor güle güle bir şeyler anlatıyordu ne hayat dolu birader dedim içimden göz göze geldik ben yanına gidemedim döndüm kalktı geldi havuzlu parkta oturduk fıskıyeye karşı el radyosunu açtı saçlarını kısa kestirmiş kazıtsana Heyto dedim sana yakışır yok kazıtmam dedi iki sigara çıkardı yaktı abim çağırdı gidecek misin evet,belki radyoda benim kanalı aradım hergün dinlediğim bulamadım yanımıza dondurma yiyen gençler vardı canı dondurma çekti sanada alayım dedi istemedim 2.gün yazılıydı alnında Heyto geçkin kır tanecikleri nerden geldi aklına deme kırlarda gezer saç tokaları yolda ve taçlar bulur gelirdin papatyalara dolanmış içimde sonsuz kıpırtı duyulurdu imgesiz toprak susuz ve ben şimdi kırlardayım senin gibi gökyüzü herzamankinden daha mavi saçlarımdan deniz büyüyor limitsiz kaçır ahengi şimdi yuvasından kırlangıç fırtınasına tutulmuşum karıncalar öyle çalışkan ben ağlamayan çocuklar bırakırdım parklarda oyun zamanı geçmiştir kırılmış birliktelik açılmış yaza hazır Haziran bilgelerin sofrasında aş var tuz yok gökyüzü karanlık sehpada tüm yüzleri yüzyılın kırlara yayılmış müzelik müzikler kemancı ve bitmeyen ızdırabın bestesi Heyto’ya selam o zaman Heyto çal bağlamanı yere bağlama çalacağız diye boşuna bağladılar ikimizi yine Heyto sessiz bilgesi umudumun tüm gemilerimin korsan görmemiş kıyılarımın vazgeçtim sözcüklerden yakamoz vadetmişti ay ay gelip sadece bunu söyledi Heyto kemancıya ne oldu sana baharlar imkansız şehirde boş yazamadım seni elveda Heyto ft. |
yüregine saglik degerli arkadasim
selamlarimla