Hasret Martısı
Bir tebessüm düşer dudaklarımdan, ağlamayla,
Sensizlik gelir aklıma, çıldırmak istediğim zamanlarda. Bir ceylan yavrusunun, ürkek titreyen ayaklarında, Seni arar, titrerim sensizlik korkusu içimi sardığında. Benim aciz genç bedenim, doğum sancısı yasar. Yüreğimdeki sevginin yüceliği, çığlık çığlığa taşar. Sensiz aldığım her nefes haramdır, ruhuma zarar. Ben asi ceylanım, yüreğim deli gibi, acıyla kanar. Geceleri davullar çalınır, sahurlar yapılır. Aileler evlatlarıyla sofraya oturur, aşlar içilir. Ben seninle ailemi unuttum, içim kanar irkilir. Senin sevgi dediğin şeyle; bende ölümüne gidilir. Ben her gece ve gündüzlerde, sana secde ederken. Takvim yaprağındaki günlerden, adını koparırken. Her anımda sensizliği, kendime haram bilirken, Şimdi nasıl gideyim, böyle deliler gibi severken. Bir sabaha sensiz uyanmanın, derin korkusu, Ruhuma işlemiş, sesinin ince derin yankısı. Gökyüzündeki kuşlara sorarım, hasretin acısını, Çekmek zordur der, en yaşlı, en dertli olan hasret martısı. Sorma şimdi bana, sensizliğin rezil korkusunu. Aldığım her kokuda, teinin bebek kokusu. Kanıma, canıma işlemiş dudaklarının, tortusu, Ben sevdim, taptım bu son sonsuzluğumun başlangıç yolu. Saygılarımla MORİS MİZRAHİ |
Saygılarımla...
Mehmet Çobanoğlu