Ne haber verdin ve ne de bir sürur!Gözler görmez, dizler yürümez Kalan takatim bir şevk için gönülde hiç filizlenmez Nefesim, hicranın esaretinde pervazlara dahi nazar edemez, gülmez Sürgünlüğüm bahtım için kalbimi felaha erdirmez, sürur içinde aşka eriştirmez Ne vakit ram olduğum hasret Sinemi titreten andığım kasvet, gönlüm için bir dert Dert benim, elemin serencamında ikamet ederim, umudu aşk bilirim Artık neyleyim, dil susunca, melal ağlayınca, bağrım dağlandıkça ağlar göçerim Duyduğum her feryadın abadı Firaka uzanan hissiyatı, sazendenin hicranı yakar Gözyaşlarım sinemin ikliminde kuruyan şevk için edebin arıyla akar Nidamı kim duyar, yangınlığıma kim ağlar, esrarı mucibince niyaz sevda kokar Gül, dikeniyle idrakime bakar Fakir halimde ne bir har ve ne bir nar kokuya sokar Eğer vuslat felahım için çileyi icbar ediyorsa, eza halim için efkârsa Neyleyim, sukut ederim, sabrın ülfetiyle ahirim için çaresiz beklerim, haz dilerim Nice umutlar kanatlanıp uçtu Avare aklım için mukallitlikten kutulamamak suçtu Tahkik yetisi niye bir farktı, idrakim için vuslat ne abide bir vattı Zafiyetler, kalbim için muğlâktı, iradem var iken, azimet vicdanımda aklanmadı Kaldım ıssız sokaklar elinde Sönmüş lambalar her vakit haşyeti yaşatır dirliğimde Şayet ar etmek, edebin rahlesinde en bakir sahife ise, sefillik halimde Kalbim titredikçe, ruhum biganeleştikçe, çığlığım hiç işitilmeyince hüzün sinemde Artık ne kalan nefes, ne heves Bir heyecan yaşatmıyor hasretin pençesinde ki o ses Kim için ağlarım, yıllarca niye yanarım, hali perişanlığımı anlatırım Kabrin başında, toprağın her yudumunda mizanın ulviyetini yaşar, aşkla ağlarım Mustafa CİLASUN |