BİR İSTANBUL RÜYASI
Yeni Cami önünde,
Gözleri maviş maviş gülen, Sarışın bir çocuk… Avuçlarında yem; Oturmuş merdivenlere kuşları yemliyor. Ve ardından bir hışırtı kopuyor, Vapur seslerine karışan… Perde perde yükseliyor, Kanat sesleri gökyüzüne. Sonra çepeçevre sarıyor, Sarışın çocuğun etrafını güvercinler. Ve içlerinden bir tanesi, En derin, en sükûti, en ak olanı, Yani güvercinlerin şahı, Bir şair mektubu bırakıyor, Sarışın çocuğun minik avucuna. İstanbul’a selam söylüyor, Mektubunda şair. Ve yedi tepeli şehre, Hasretini terennüm ediyor, Yanık bir şiirle. Bir İstanbul rüyası bu. Uzaklarda, Anadolu’nun bir köşesinde, Başı dumanlı bir şairin, Hiç uyanmak istemediği, Bir İstanbul rüyası. İçinden masmavi denizlerin, Sıra sıra gemilerin geçtiği, Martıların uçuştuğu, Bir İstanbul rüyası. Hisarlar, camiler, türbeler, Köprü ve sebillerle, Süslü bir İstanbul rüyası bu; Hem de kırk yıllık bir şair rüyası. (RECEP ŞEN) |