ELLERİNHangi gönüle akacağını bilmez mi yürek? Bakışlarının hançeriyle sızlanan Koca bir bebek gibi. Gel demeyi beceremeyen, Bir heyelana kapıldığını sanan, Uçsuz bucaksız, Merdivenleri tırmanan Ben miyim? Dilim dönmüyor anlatmaya… Sana mecbur değilim. Gözlerine yangın değilim. Düşlerinin hasretinde olmak değil niyetim. Seni sevmek değil. Sana dokunmak, hiç değil. Belki sevmek ellerini, düşlerini, Belki sarmak yüreğini.. Merhamet belki, Belki şefkat, Bilemediğim bir şey belki, Anlayamadığım, Anlatamadığım, Durduramadığım, Sorgulayamadığım… Seni sevmek mi?.. Sevgi var elbet. Seni sevmek var elbet. Nasıl sevmek? Neden sevmek seni? Gözlerini, ellerini, dudaklarını?.. Değil, bunlar değil. Hiç değil. Beden değil sevdiğim. Gönül? Gönül mü o vakit? Değil, gönül de değil. Gönlün deli, durulmaz, Belki de sevmeye yaraşmaz… Ellerini sevdim ben senin. Üreten ellerini sevdim. Belki nasırlaşacak dışı. Oysa daha mutlu, daha sevda dolu, Yumuşacık kavrayacak ekmeği. Alın terinin armağanını kucakladığını bilerek, Tüm yorgunluğuna değdiğini bilerek, Derinlerde gizlediğin tüm hüzün, tüm şefkat ve tüm huzurunla, Dokunduğunda içini titreterek, Bakışlarındaki parıltıyı kocaman yaparak, Tutacak ekmeği ellerin… |