Terceme-i HâlKaranlık geceler, yüreğim sessîz. Bakarken uyuyan, gözler utansın! Yâd ellerde kalmış, kimi-kimsesiz. Kıymetin bilmeyen, sözler utansın! Özüme, özüm de! Olur mu böyle... Gönüller sâhibi, durur mu böyle... Der ki, hâk olmuş, sürûr mu böyle... Vururken vurmayan, özler utansın! Garip mi, ne demek; gurbet içtedir. İçte yoksa da, her dem göçtedir. Gönül konup- göçmez, elbet hiçtedir. Dîl’i bilmez, ol dilbâzlar utansın! Saflar sıklaşmış, eğilmez başlar. Sese ses verir, gönüller taşlar. Meşrıkta, mağripte, durur gardaşlar. Yolların döğmeyen, dizler utansın! Acılar içimde, bir kazân olmuş. Kaynaya, kaynaya, bül-hazân olmuş. Yolları gözlenen, hem Fîzân olmuş. Ateşi küllenmiş, közler utansın! “Dîl”i, hâr olmuş bir “Âdem oğlu”nun, terceme-i hâlinden bir katre sızıntı. DALLI MUSTAFA |
kalemin daim olsun selamlarımla AŞIK SELAMİ.
Saflar sıklaşmış, eğilmez başlar.
Sese ses verir, gönüller taşlar.
Meşrıkta, mağripte, durur gardaşlar.
Yolların döğmeyen, dizler utansın!
Acılar içimde, bir kazân olmuş.
Kaynaya, kaynaya, bül-hazân olmuş.
Yolları gözlenen, hem Fîzân olmuş.
Ateşi küllenmiş, közler utansın