Ey hasreti didarım nasıl abat olayım!Ne bir haber ve ne de bir har Kalmadı artık yüreğimde açacak ülfetli bahar Ruhumu kuşatan hazan ne mahşeri bir ar, ey sessiz yar aşk yakar Haber gelmez, gönül virane kaldı, hasret sinemi yıllarca dağlayıp bizar bıraktı Ne kat kaldı ve ne de sabır ardı Ruhumun hicran damlası, elemin hüznüne bıraktı Üç beş kalan gün umdum için ne kederli bir zamandı, aşk sancıydı Dilim lal oldukça, kalbimin bizarlığı çoğaldıkça anlatılmaz aşk yaşanmadıkça Ne bir vefa beklerim, ne bir ülfet Yüreğimden sökün eden esin bilmem artık kime dert Ne bir illet ve ne de bir namert, sine-i efkârım kalmayacak hasret Çile hikmetiyle ruhum için izzet, hüzün hissiyatımda rahmet, inhisarım halvet Vakit haşyetiyle abat olur halime İbret almak ramak kalıyor idrakime, aşk hasretiyle Sevda umman için serabı badeyi sine-i efkârımla göçerek içildikçe Keder her zeminde, kalan solgun nefes halim için aşkı demde, hazan meyledince Ne gözyaşım duruyor, nede çilem Ey bahtım için biçilen kutsiyette ki hüzünlü kefen Dürülen melalimle, aşka hasret sefilliğimle, edepsizce hasrettiğimle Durma yakınlaş, bir ilkbahar letafetiyle gönlüme vuslatın ülfetini sürurla anlat Kalmadı artık bu dilimde bir tat Melalim sancılar içinde hüzünle abat, halimde kabahat Nasıl anlatıyım meramımı ey edebiyle mücehhez naif sanatlı kiraz Kalmadı sine-i fakirliğimde bir naz, ne haz ve ne de niyaz solgunluğumda ayaz Ne kadar hıçkırsam duyulmaz oldu Gönül hicranın saltanatında bigane kalarak neden soldu Aşk bahtım için ne anlamlı bir bahardı, ümitlerim ruhum için vuslattı Artık hasat sinemde başladı, ne bir coşku ve nede bir merak aşkın hazzını anlattı Mustafa CİLASUN |