Işıltılar…Sen hiç, bir kuyruklu yıldızı aldın mı avuçlarına! Dolaştı mı parmaklarının arasında! Ya ışıltısından anlardın ellerinin Ya da Gümüş damlalar olurdu gözlerin… Bu sabah penceremde Yüzünün tülünü sıyırdı ışık Ve düğmelerini iliklemeyi Burnunu cama yapıştırıp yıldızlarına soyunan geceye bıraktı. Güne erkendi gecelik oysa. Oysa sabahlık üzerindeydi Açılmayan gözkapağı askılığında. Gözler kimin miydi? -Benim, dedim uykumda. -Sayıklamalarımı duymadın mı? -Sana söyledim… ........ Duymayan gözleri anlatmadı ninem bana hiç? Hep görmeyen gözler olurdu sustuğunda… Yıllarca anlamamı bekledi Konuşarak sessizliğin gözünü Her açtığında… -Ben ölünce sakın ağlama olur mu -Ağlamayın… ........ Nicedir Masal dinlemedim. Hiç yıldızlara da değmiyor ellerim. Meğer kilidi olurmuş çekmecelerin. Saklarmış anahtarını Ninem uyumadan önce… -Gece! -Anladın mı -Neden perde kullanmadığımı! Günün kapatamam ki yüzüne… ezgi ç. 25.03.2010 |
Ve diyor ki sanki; biz aralamaya çalışırken aramızdaki tülleri / havada uçuşuyordu bir ömrün ( aşkın ) külleri..
Selam ile..