EYVALLÂH…
Âh çekmek kolay mı? Âh! Zihnime yedi belâ!
Düşündükçe düşünü, düşümü yaralarım… Yokluğa terk ettin ya; yokluğun başa belâ! O gün, bu gündür kanar; dikişsiz yaralarım. Bilirdim; kondurmazdım! Bendim, gönüllü vurgun. Sense haris nefsinde, kuruldukça kuruldun… “Söyle, değdi mi bari aşkta vurduğun vurgun! Şöyle dört başı mamur, servete mi kuruldun?” Perestiş ettim ise; sâdece sevdâm için. Bir anlık tebessüme, fedâydı çabalarım… Ey ceberrût! Nazenin! Yanarım için için; Bedbin zemînde nikbin, ümitle çabalarım. Söz mü? Naz mı? Niyâz mı? Neydi ki îtikâdım! Aşk dedim, sevgi dedim. Âşk nârına uyandım… Yandım. Yandım. Yakıldım. Sarsılmaz îtikâdım Âlemde ben bir âlem, küllerimden uyandım. Hâlâ, masallar sürtüp, niyetler tekerleyip; Hâlâ “Darısı…” deyip, gönlümü eğliyorum… Hâlâ iyi niyetle; ömrümü tekerleyip! Hâlâ, aynı minvâlde, zamanı eğliyorum… İflâh olmam değil mi? Zîrâ rotam ayarsız… İster budala belle, isterse katıksız saf. Nasılsa dümen kırdın, insanlığın ayarsız; İnsâf yok ki içinde, gözlerinde hırs saf saf. Bana kahır sana zevk, aşktan bizlere düşen; Ne varsa üstü kalsın… Hadi benden eyvallâh. Ben olmayım âsî kul, hakta yanlışa düşen! Acıma acıyorsan; acıma hiç eyvallâh! Allah’a havâlemsin… O ne derse eyvâllah. 16.02.2010 16.35 19.03.2010 14.21 Salih ERDEM / AYDIN |
Selâm ederim...