ŞAMAR
Yamaçları,
gurbete eğik, derin, yeşil vadilerde, ağaç köklerinin, tuzakladığı patikaları, kemer kemer kuşanırken belimize, çiçekleri öpe öpe gezinen, kelebeklerin peşindeydik. Kaçak bulutlar el koyduğunda, güneşimize, uzanıp kayaların, sırtı sıcak tarafına, adını söyleyemediğimiz, uzak ülkelere giden, babaları özledik. Kimi bayramlarda, yalnızlık doldurdu ceplerimizi. bu yüzden, koynumuzda sakladık yar gibi, şekerlerimizi. renkli kağıtlarını ’para’layıp, misket oyunlarında, bir kazandık bir kaybettik, akşam eve dönmedik, çok üzdük annemizi. Ders olsun niyetiyle, hiç hiç örselenmedik. bir sonraki kayıpta, ne aşka ne yalnızlığa, ne dost kazığına karşı, bağışık hale getirilemedik. Her darbede ince dallardan beter, eğildik, kırıldık,yenildik. Kara lastikli çocuklardık. Kunduralı sevimlilerden değildik. Her yırtıkta enseye bir şamar atsın, yenisini alsın diye, babaları bekledik. Kimi asfalt oldu, Kaddafi’nin çölünde. görmek için son resmini, on yıl bekledik. Kimi döndüğünde,büyümüştük. terkedilmişti kara lastikler. Giyilmişti kunduralar. Pantolonu patika kemerli, diz kapağından yırtık çocuklar değıldik. Çıkarıp cebimizden şeker kağıtlarını, para diye gösteremedik. birbirimize dokunmaktan korkan, aynı kanı taşıyan , hayaletler gibiydik. Büyüdüğümüz yalandı aslında, sakal bıyık. Babaları çok özledik. Gittikleri uzak ülkeleri, coğrafya da öğrendik. Kuş uçuşlarını ezberledik. Harçlıksız okul sabahlarında, otobüs duraklarında, biletsiz asılmaya yeltenirken hayata, çok sobelendik, Oturup asfalt kenarındaki toprağa, ağlayıp rezil olmasın diye insansı kalabalığa, şekerini uzatıp içimizdeki çocuğa, babaları bekledik. |
ağlayıp rezil olmasın diye insansı kalabalığa,
şekerini uzatıp içimizdeki çocuğa,
babaları bekledik.
..............................................
İÇİMİ SIZLATTIN ŞAİR.KALEMİNE YÜREĞİNE TEBRİKLER