Mavuş Bibi
Rahmetli Abdullah’ın o biricik karısı,
Şimdi yalnız başına yaşıyor Mavuş Bibi. Küf bağlamış bulguru, filizlenmiş darısı, Kaynamış kazan gibi pişiyor Mavuş bibi. Gözleri pencereden tanıdık yüz arıyor, Eskimiş çeyizini katlayıp da dürüyor, Her gece rüyasında Abdullah’ı görüyor, Geçmişin kollarına koşuyor Mavuş Bibi. Yürümeye koyulsa dizlerinde derman yok, İçindeki efkarı savuracak harman yok, Kederli mazisini eğirecek kirman yok, Bir kenara yığılmış, düşüyor Mavuş Bibi. Atmış beşlik maaşı, ufacık bir ekini, Dolu vurmuş geçen yıl silmiş tümden kökünü, Çekiyor şu hayatın en amansız yükünü, Yavan ekmek yemekten şişiyor Mavuş Bibi. Abdullah onun için sattı çulu, çaputu, Sırtında lime lime kaldı Alman kaputu, Mavuş’unun derdiyle erken kalktı tabutu, Abdullah’ın kahrını taşıyor Mavuş Bibi. Oysa yıllar öncesi tomurcuk bir gül idi, Yüce dağdan boşalan, kükreyen bir sel idi, Taze meyveler veren yemyeşil bir dal idi, Şimdi dönüp haline şaşıyor Mavuş Bibi. En küçük evladına haber saldı gel diye, Evlattan haber geldi “ Ne durursun öl “ diye, İçti zehir zakkumu, günden güne bal diye, Değmeyin bam teline coşuyor Mavuş Bibi. Gençliğinde masmavi gözlerinde can vardı, Yanakları al idi, damarında kan vardı, Yürüyüşü ceylandı, gelişinde şan vardı, Şimdi çökmüş köşeye üşüyor Mavuş Bibi. Hey gidi Güzel Mavuş bu hale düşer miydin? Sen melek mi, huri mi, yoksa bir beşer miydin? Sen de Hüdai gibi yolundan şaşar mıydın? Geçmişin yarasını kaşıyor Mavuş Bibi. 18.03.2010 Kütahya |
şiir yine mükemmel....tebriklerimle kutlarım...