MİSAFİRFilistin’den yeni dönmüştünüz Deniz, sen ve diğerleri Polis peşinizdeydi Yakalansanız göreceğiniz şey Muhakkak ki işkenceydi Ben yeni evlenmiştim İki oda bir salon güzel evim Yepyeni eşyalarım, çeyizim Aylık maaşım, güvenli işim Ve benimle benzer durumda Sevgili, iyi yürekli eşim Önümüz açıktı, gelecek parlak Yurt içi, yurt dışı birçok olanak İyi eğitim almıştık engel tanımazdık İstesek yakında zengin olacaktık. İşte yollarımız bu sırada kesişti Eşimin memleketlisi biri Seni bize getirdi. Başımızın üstünde sana yer verdik Ne gelir başımıza diye hiç düşünmedik. Ne yazık ki tuttuğumuz ev MİT bölge şefininmiş Meğer salondaki abajura Dinleme cihazı yerleştirmiş Devrin içişleri bakanı Faruk Sükan “Solcuların nefes alışlarını bile İzliyorum buradan” Diye övünürdü zaman zaman. Böylece evimize gelen giden Kimseyi ayırt etmeden Herkesi dinlemişler Konuşmaları önce teybe kaydedip Sonra yazıya dökmüşler. İnsan hakları, özel hayatın gizliliği Hakim kararı, Avrupa Konseyi Yapılan anlaşmalar atılan imzalar Hepsi vız gelmiş, Devletin hoyrat eli meğer Mahremiyetimize girmiş. İkibuçuk ay dinlemeyi Yeterli bulmuş olacaklar ki Bir Cumartesi hiç unutmam Evimizi bastılar Ve her yerinde seni aradılar. Ben işten yeni gelmiştim Yorgun ve bezgin Dantelli sehpa örtümün üstünde Yarısı yenmiş bir elma Görünce başlamıştım bağırmaya Evde kimse yoktu, şans eseri Ayrılmıştınız biraz önce İsyanım sana değil Elmayı bırakan zihniyete Onu bırakan bir kadındı Köy kökenli, güzel sesli Ama nedense Hiç sevemediğim biri Kocası, hayran olduğum insan Yakalandı diye O da gelmişti bizim eve O sıralar burjuva düşmanlığı ile Özdeşti nesne ve değerler Kasıtlı zarar verilir, Küçümsenirdi güzelim şeyler Oysa daha sonra; zamanla Köy kökenli yoksul solcular Mevki sahibi oldular İçten içe özledikleri Bütün güzel şeylere kavuştular. Polislerin kaydettiğini bilmeden Evde tek başına olduğum halde “Yeter artık böyle hayat Bitsin” diyordum, dayanamıyordum Önce eşim geldi; hayret Evde yalnız ikimiz varız Bu ender durumun Belki tadını çıkarırız Derken kapı vuruldu… Başlarında A. Ü. Ankara Emniyet Müdürü, Çifte tabanca ellerinde Yatak odamın kapısına İndiridiği o korkunç tekme İlk düşüncem ne yapmalı? Söyletmek için Yusuf’un yerini İşkence yapacakları belli Tek tesellim bilmiyorum ki… Tüm evimi dolduran Polislerin arasından Yavaşça süzüldüm kapıya Aniden açtım Ve “İmdaaat” haykırışıyla Yukarı kata çıktım Yumrukladım kapıları Çağırdım komşuları “Gelin şahit olun Bize komplo yapmasınlar Kendileri silah koyup Sonra onları bulup Bizi suçlamasınlar.” İlk kapı açılmadı İkinciden çıktı genç bir çift; Polisler beni sürüklerken geri Bizimle geldiler tanıklık etmeye Hala şükran duyarım Gösterdikleri cesarete İşte bu denli Güvensizdik polise Aradan 40 yıl geçti Sorarım size ne değişti? Bizden birkaç saat sonra Yusuf da yakalandı İşkence görmedik o gece Gittiğimiz 2nci şubede Henüz işin başıydı Yıl bindokuzyüzaltmışdokuz Oysa benim 2nci tutuklanışımdı. Bir yıl var yok, 15 günlüğüne Merkez Kapalı Cezaevine Zorunlu bir ziyaret yapmıştım Kommer’in arabası Niye yakıldı? Bununla ilgili bildiriyi Aydınlatalım diye işçiyi Trende dağıtmıştık Ve tabii yakalanmıştık. 50 tevkifatından sonra Politik suçlamayla Hapse giren ilk kadın Olmanın şerefini Tesadüfen taşıdım. Şimdi yeniden Hapisteki çoğu lümpen Dostların arasına Döneceğim sanırım Yaşadıklarımın gerisini Daha sonra anlatırım. Bitirmeden sözümü Şunu belirtmeliyim Birisi “Aynı şey yeniden olsa Aynısını yapar mıydın” Diye sorsa Vereceğim cevabı hiç düşünmezdim “evet evet arkadaşım, yapardım” derdim. PS Son cümleleri Abba’nın söylediği Fernando adlı şarkı çağrıştırdı. “If I had to do the same again I would my friend Fernando”. |