Yoldakinin Hüznü
’’ bir kenti böylece bırakıp gitmek
içimde bir kaygı bin bir soruyla ’’ beni bir kurşunun kanatlarında bulup koklayacaksın annem hızarlar kıracak dalları belki baharlarını. öyle sakin, kıpırtısız aydınlanacak gökyüzü yüzünde sınırlı yaşam durgusu yılları kanatırken defne yapraklarında hep aynı türkümüz yalım yalım aktüllere benzeyecek saçların annem ben yangınlarında üşüdükçe anıların; şu köşede koştursun isterdim haylazlığım yani kırıyorken bir vazoyu dağılıverseydi ortalığa tomurcuklar ve umut ! umudun ki çekip giden deli kuşlar, her seferinden geç dönen bozcaada vapuru. sen yorgunluğu görme yüzündeki yolcuların annem larvaları dinle,asi çağanozları, başkaldırıyorumdur bu çünkü isyanımda maviyecek hüzün bir gülünç patlaması sarsıverdiğinde sokakları kır rüzgarlarından topladığım sevinçler göğerecek çay bardaklarında zencefil kokuları onarırken bütün yaraları bir çılgın çekiverecek anıları düşlerin ağı ile belki o kız çocuğu salınıverecek göziçi denizlerinde annem tutun ellerindeki fırtınaya onun avuçla kalbimi ganimettir bu yani benim hayata suskun annem sil fotoğraflardaki gözyaşını ki ürkmesin çocukluğum... Devin Karaca |