ROBOT RUHLU BİLGİ SAYARŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sn. Prof. Dr. Ali Demirsoy Hoca’nın "AYDIN İNSAN KİME DENİR?" başlıklı yazısından Alıntıdır...
Aydın nedir diye? Tartışmayı çok severiz. Ama fikrini söyleyene de hemen itiraz ederiz. Aydının bir özelliğinin, belki de ilk olması gereken özelliğinin, düşünceyi ciddiye almak olduğunu düşünmeyiz. İkinci özelliğinin ise, düşüncesi ve varsayımları ile tutarlı olması, düşüncesinin kendini götürdüğü yere korkmadan gidebilmesi, çelişkilerden sakınabilmesi, yanılgılarını çekinmeden açıklayabilmesi olmalıdır. Bir anlamda "düşünce namusu ve dürüstlüğü" aydın olma niteliğinin ilk belirleyici unsurudur. "Şu anda ülkenizde aydın olarak gördüğünüz ilk 10 insanın adını verebilir misiniz?" şeklindeki bir sorunun yanıtlarında, ortak bir isim çıkmadığı gibi, 10 rakamına da hiç bir zaman ulaşıldığını görmedim. En ilginci de, son 40 yıldır bizi yöneten politikacıların hiçbirinin bu sıralamaya sokulmamasıydı... Ailenizde aydın var mı? Sorusunu ise çoğunluk "hayır" diye yanıtladı. Acaba gerçekten bu toplum aydının ne olup olmadığını mı bilmiyor, yoksa, toplumda özlenen ya da hayal edilen aydın sayısı sayılamayacak kadar mı az? Lütfen bu soruları bir de kendinize sorun! Pekâlâ, tanımlayamadığımız; fakat baş tacı ettiğimiz ya da eziyet ettiğimiz "aydın"ın gerçekte niteliği nedir? Bir kısmı için bilgili olma, bir kısmı için uyumlu olma, bir kısmı için yaratıcı olma, bir kısmı için akıllı olma, bir kısmı için paylaşımcı olma, bir kısmı için dünyadaki gelişmelerden haberdar olma; bir kısmı için aksayan düzene korkusuzca karşı çıkma, bir kısmı için düzeni değiştirme, birçoğu için de bu niteliklerin değişik şekillerdeki kombinasyonuna sahip olmadır. Fakat bilgi birikimi olmayan dağdaki çobanın, sadece motordan anlayan bir ustanın, ticaretle uğraşan bir tüccarın, vs.nin de aydın olarak tanımlandığı bilinmektedir. Buna karşılık, kendi konusunda becerikli ve ilgili bir cerrahın, iyi bir mühendisin, çok iyi şarkı söyleyen bir ses sanatkârının ya da çok iyi yüzen bir sporcunun, kendi konusunda bilgi sahibi bir öğretim üyesinin, her zaman aydın olamayacağı da bilinmektedir. Demek ki bilgi sahibi olma ya da yetenekli olma, aydın olma için zorunlu bir koşul değildir. Eğer öyle olmuş olsaydı, atomu parçalayan Openheimer, Rusya’yı Rusya yapan Petro, müzik dünyasının ilahı Mozart, peygamberlerin tümü, matematikte ünlü eşitlikleri bulanlar, DNA’nın yapısını açıklayan Watson ve Crick, İstiklal marşımızı yazan eşsiz şiir dehası Mehmet Akif, tartışmasız aydın olarak kabul edilecekti. Oysa edilmiyorlar... edilseler de bu fikir; ancak bazıları tarafından benimseniyor... O zaman aydın kavramının, ait olduğu toplumun yapısına bırakılmaksızın, ayrı bir nitelik olarak incelenmesi gerekir. Belki de bunları, bir ormanda yücelmiş dev bir ağaç ya da çıplak bir dağın başında tutunmuş bir ardıç, bir çölde vaha olarak görmek gerekir. Aydındaki meziyetler sayılabilir; fakat ölçülemez. Bu nedenle de aydını bilim adamından, bilgili adamdan farklı olarak ele almak gerekir. Bilgi az olabilir; fakat niteliklerin kombinasyonu onu aydın yapar. Bu bir alan bilgisiyle ya da meslek grubuyla sınırlı olmadığı için tanımı zordur. Bir ormanda göze çarpan bazı ağaçlar vardır, bir stepte göze çarpan güzel bitkiler vardır, bir çölde farklı bir geven vardır. Her biri kendi ortamında diğerlerinden farklı ve güzel bir görünüme sahiptir. İşte aydın da farklı kategorilerde yer almış değerli insanların tanımı için kullanılır. Eğer bu nitelikler bilgiyle de desteklenirse, aydının etkinliği ve dolayısıyla göreceli olarak değeri artar. Aydını, bugün yaşadığımız çok ilginç tartışmalar bağlamında, özellikle üniversitelerdeki bir kısım öğretim üyelerinin turbanı tehlike, bir kısmının da özgürlüğe atılmış bir adım olarak görme bağlamında yeniden tanımlamaya kalkışırsak: Dogmatik (koşullanmış) duygulardan kurtulmuş ya da kalıtsal olarak bu yapıda olmayan, kendisi uygulasa da uygulamasa da yeniliklere açık olan, bir sorunun nedenini araştıran, bilgi toplayan, öğrendiklerini çevresindekilere yaymaya çalışan ve onlarla paylaşan, düşüncelerini özgürce savunan, baskıcı ve çıkarcı idari sistemlere karşı uygarca ve cesurca karşı koyabilen, toplumun çıkarı için kendi çıkarlarından ödün verebilen, edindiği bilgiler ile doğru varsayımlar kurabilen ve yargıya ulaşan, yeni bilgilerin ışığı altında kazanmış olduğu eski ya da yanlış düşünce ve tavrını değiştirebilen, başka insanların yanılgılarına da hoşgörülü olabilen, ... kişi aydın olarak nitelendirilebilir.
Kâr zarar meselesi ile günü yaşarız
Biri dokununca çıkarımıza taşarız Yeri gelir teneke, yeri gelir kaşarız Bazen bir aslan, bazen da çakaldır koşarız. At kadar asil yetiştirmek isteriz yeni nesil Ama mutlaka karşımıza çıkar kem nesil Soyun kurusun hain, kesil karşımdan kesil Ben toplumumda istemem, kancık tek embesil. Pozitif ayrımcılık dedik naneyi yedik Her fırsatta açtılar hiç kapanamaz gedik Din dedik, iman dedik, hatta âlimsin dedik Yalan almış toplumu esir, biz suç işledik. Yazar, kâtip, şair, hâkim, mahkûm son ayarız İmkân dâhilinde kar üzerinde kayarız Sıkışınca silahı şakaklara dayarız Aslında bizler, robot ruhlu bilgi sayarız!.. |
Biri dokununca çıkarımıza taşarız
Yeri gelir teneke, yeri gelir kaşarız
Bazen bir aslan, bazen da çakaldır koşarız.
yazan yüreği kutluyorum güzel bir şiir okudum