Tekel İşçileri
Adana’dan Samsun’dan İzmir’den geldiler.
Onlar onurlu Tekel işçileriydiler. Eksi bir derecede Islak yerlerde yattılar. Kararlıydılar haklarını almadan dönmemeye. Desteklemeye gelmişti hamile eşi, 3 Sınıfa giden oğlu gururlandı onunla. Devleşti Tekel İşçisi Ahmet, Devleşti Mustafalar Aliler. Onlar Onurlu Tekel İşçisiydiler. Kar ve yağmur altında ıslak zeminde sabahladılar. Yılmadılar. Kiminin bel fıtığı vardı, kiminin romatizması. Kimisi kalp hastasıydılar. Soğuğa ve zulme direndiler. Yüceldiler çizilmedi karizması. Anıttepe’de yurdun önderi Abdi İpekçi Parkı’nda işçi önderleri, Üstleri kirli çamurluydular. Başları dik ve onurluydular. Birden panzerler robokoklar çıktı ortaya. Direniyordu Tütün İşçisi. Lakin bu duman tütün dumanı değildi. Gaz bombalarıydı savrulan. Havuzlara atladı gözleri kavrulan Tekel işçisi, ne pişman oldu ne eğildi. Coplar bombalar yakıcı gazlarla saldırdı polis. İşçileri acımasızca dövdüler. Kiminin oğlu, kiminin damadı polisti, Ne beddua ettiler, ne sövdüler. Ağladı yer ağladı gök, Yerlerde süründü insanlık onuru. Götürüldüler tek tek. Zulmün en ağırını Ankara’dan Dünyaya iletti kameralar. Tam da “başka çare yok” diyordu ki Ankara Valisi Kesildi mikrofonların sesi. Birilerinin canı sıkıldı. Su sıkıldı gaz sıkıldı. Mikrofonlara kameralara. Valinin açıklaması düşerken ekranlara. Flu bir görüntüde kayboldu Ankara. Tekel işçilerine sevgiler yolluyoruz kucak kucak. Onurlu mücadeleniz unutulmayacak. 18.12.2009 Mustafa GÖL |