Koza
Güneş doğarken ilerler,
Martta ekilen kozalar, Beş parmakta çapaya gelir Nisanda da ikilenirler. Bir zaman sonra, Gübresi dökülür,suyuna başlanır Beşinci seferinde o da boşlanır. Toprağa ilk yağmurlar düşmeden, Tozlu çıkıverir kulakları, Beyaz bir gül gibi açıverir tomurcukları, Çukurova gelinliğini giyer o sıralar; Tarlada,takımda bembeyazdır kozalar. Artık ağustos eylüle devrilirken, Görücüye çıkma zamanıdır... Irgatlar tarlaya girivermiş, Harallara toplayı vermiştir. Doğduğu köyden çok uzaklara, Kah römorklarda,kah kamyonlarda İstiflenip yol alır gider kozalar. Bir zaman ağaların ambarlarında, Bir zaman da tüccarların depolarında, Eğreti bir gelin gibi; Misafir olur kozalar. Gün gelir çırçırlar da, Dönen dişlilerin arasında, Kendini buluverir kozalar. Canlarından can çıkar, Çiğitler’i soyuluverir, Güneyin çilekeşidir onlar. Yaz gelir; Uzandığın yataklarda kirlenirler, Kış gelir; Isındığın yorganlarda terletirler, Nasırlı ellerden çıkan kozalar. Yaşar Cerit |