PASAM...
Ara sokakta köhne bir meyhane,
Üç dört masa Etrafında,bir iki sandalye tabure. Müdavimler aşk ile yüklenmişler yasa. Gelirler gün çökünce her gece, Tarih evvelinden kalma taş plak Maziyi hatırlatır hece hece. Üçbeş kadeh sonra Sonra; buğulanır gözler. Her gönülden ayrı hatıra Ayrı nağmeler ayrı sözler. Arada bir söz böler geçmişi; ’’Agop usta hele bir tazele’’ Köşede tek başına denizci eskisi. Tek konuştuğu Agop usta, Her gelişinde seslenir Tok sesiyle ’’Agop Kalimera’’ Başıyla herkeze sonra. İçkisi rakı, Yediği hep aynı meze. Elâ gözler buğulu üzgün, Derinliklerinde kaynıyor hüzün. Ustayla içiyorlardı bir keresinde, İlk defa gözünde yaş görünce Bir acı yayıldı ya ta içimde. Ne vardı bu esrarlı adamda Beyazlanmış saçları sakalıyla. Merak bu ya, Sordum ertesi gün Ustaya. Gözleri bir an daldı derine, Sonra dudaklarından Dökülen kor gibi bir iki kelime: ’’Sevdi bir Rum dilberi Ama Pasamı terk etti O gün bugündür her gece Mekânıdır şu köşe, Unutamadı be evlât Acıydı yediği tokat’’ İçim burkularak baktım Köşedeki adama, Lânet ettim lânet ettim sevdaya! ... Bilge Göksel |
Üç dört masa
Etrafında,bir iki sandalye tabure.
Müdavimler aşk ile yüklenmişler yasa.
Tebrik ederim.o masalar dile gelse nice sırları çözerler.onlarda çok sırlar gizlidir