Bir Düş/d(t)ü /mİçimden düştüm Gözyaşlarımla yıkadığım Sen kokan Sokak taşlarına Yüz sürdüğüm hatıralarım ağlıyor Kitap arasına konmuş, kenarı kıvrılmış bir dudak payında Dalından koparılmış Gözleri kurumuş Gül yaprağıyla Hiç sorguya yer yok. Cevabı tükenmiş tüm sorular boğuluyor Tırnak arasına sıkışmış Mısraların arasında Bir nefes alsam... Sanki diğeri inliyor Ayrılık çöken bir dumanın , gözleri yakan acısıyla Ne boşluklar doluyor odama Ne de odam boş kalıyor Kimsesiz sokak lambasının Gölgesinden kaçan Puslu ışığıyla Adı yalnızlık mı? Yoksa... Karanlığın içinden kaçan aydınlık mı? Sus/a/mak mı? susuzluğun tadını dile vurup Adını gözlerinle, gözlerime mi kazımak ? Ne sorular bitiyor Ne de cevabı yazılıyor Defalarca silinmiş izlerin boşluğuna Düşmenin korkusu düşmeden Bir düş/dü /m Kabuklu hayallerimin Üşüyen avuçlarına ...ve kayboldum içimden düştüğüm sensizlik çukurunda 08/12/2009 duygusalca |
"Issız gecenin kıyısında; fermanı sana yüreğimi usulca asıyorum yine, ve yine beceremedi yüreğim kendi infazını senin gözlerinde can verirken... Bir duvarına yüreğimin, senden uzakların soğuk ayazları vurmaktaydı ve diğer duvarı ise umut güneşimle yanmaktaydı alev alev. Gözlerim; yeşil bir hayalin ıssız durağında beklemekteydi sessizce ve fikirlerimse senli iki zaman arasına bağdaş kurmuş medet dilenmekte, dilsizler yokuşunda başıboş seyirlerde...
Sevdama itham ettiğim romanların yazarı bir deli vardı içimde, gönül yaralarımdan sızanları kağıtlara elleriyle kazıyan, derinlerimde sakladığım kör, sağır ve dilsiz hasretimin çocuğuydu, tabiri caizse... Hasretimin tabiri bu deli çocuk gitmez oldu gecelerimden, sarıldı bana gecenin en siyah saatlerinde, dilim oldu kağıtlara konuşan... Yine kalemi vurdum gece vakti satırlara.
Elinden boynunu büküp suskunluğun secdesine başını koymakmı gelir yalnızca. Sesinin yettiği, dilinin döndüğü kadar konuş gözlerinin içine bakarak, duymasada haykır eksikliğini. Saklama onu söylenmemiş ve bağrına hapis cümlelerinde... Susturulursa da eğer,taşanları dök yine satırlarına. Dudaklarının soğukluğunu yüreğinin sıcaklığıyla ısıt. "Anlatırsam umutların eceli tadar, siyah gecelerde sarıldıgım dost! Bir masal ki bana ait ama sonu yok, başı yok... Masalımın yırtık bir yalnızlık sayfasının son satırlarına bile yazılmamış bir adım vardı...
Gözlerine bakmaya kıyamadığım, adını söyledikçe sol yanımın acıdığı bir yalnızlık yolcusunun arkasından yetişmek vardı bu masalda. Yollarına serdim ne varsa, yine de yolumu düşüremedim haklı tekbaşınalığına... Hüsran kelimesi nekadar anlamlıymış meğer... Sonu hüsran bile olsa ben nasıl unuturdum ki, görmüştüm birkez bakmaya kıyamadığım gözleri, ve hiç kimse bakamamıştı rengiyle yüreğimi bu kadar derinden yakarak...
Mevsimlerden geriye son bahar sevdam kaldı. Masumdu masalımdaki yalnız, ve günahkar bir aşık vardı. Azabını ben çekeceğim bu sevdanın, günahkarı bendim ve yalnızlıktı artık hükmü bunun. "