DİVÂNEtitreşen yıldızların lacivert bulutları yumuşacık bir şal gibi üşüyen omuzlarına sardığı kararsız bezgin bir gökyüzünün dizlerinde başım karartma gecelerine tutsak bir şehir gibiyim ve kuşatılmış ihtilâllerim vaâd edilmiş bir hikâyeye firar etmiş şiirlerim yalın ayak çalakalem ardından koşmuşum da yetişememişim üstelik halâ ne yana dönsem serseri bir mayın gibi infilak eder bitti dediğim hallerim ... günlerdir tek kelime yazmadım yemin bozdum ezber bozdum bir sahte hüviyet edindim de nefesim tükenene kadar şarkı söyledim meşk ettim güldüm ağladım olgun bir nar gibi böldüm yüreğimi tane tane döküldüm hüzzamdan segâha aşk okudum aşktan âzâde yine aşkı vurdu bendirde elim heyhat ! bu ben miyim bu maske kimin bu divâne kim ... şakülü bozuk bir duvar örmüş usta bildiğim yıkılmışım kendime çoktan ne tuğlam varmış meğer ne kerpiçim kum karışığı toprakmış tüm hünerim şimdi her delirdiğinde rüzgâr dağılırım sereserpe olmazlara savrulur zerrelerim ve ondandır hükümsüzlüğüm reddi miras misalidir ancak gerçeği malûm ile mahfuzdur kabul olmaz bilirim kendime yalancı şahitliğim CEYDA GÖRK 5kasım2009 |
olgun bir nar gibi böldüm yüreğimi
tane tane döküldüm hüzzamdan segâha ..."
Çok hoş bir anlatım efendim. Şiirlerinizi geç fark etmiş olmakla müteessirim. Diğerlerini de okudum. Harika eserler. Şiirsellik, sözcüklere vukufiyet, serbest tekniğe katılmış özgünlük dikkat çekici. Takipte ve talimdeyim:)
Saygılar.