SUS
Duvardaki saati susturur kıyamet,
Aşkları can telaşı sarar nankör ayrılıklar, Biri mutlaka ötekini recm eder de gider, Sanki tek onda kalmış gibi, edep denen zanaat... Sorma musalla taşında içkiler sıra sıra, Ay perişan olmuş, gecenin okyanusunda bir ada, ahh batmaya yakın sende-leyen nida, Özleyen parmaklar tütün sarıyor, okşarken saçlarını... düşmüşem dizlerinin dibine ey israfil kuyusu kulakları parçalayan zikzaklar,vurur vurur yankısı, çıkmak mümkünmü,çağrıyı yapan kendisi içindedir tükenmeyen haykırmalar,kuyulara boca eder... bir tavşan kırlarda poposunu peşinden sürükler, cazip olan çıplaklık,ateşini körükler evet aslında tanrıda bazen çaktırmadan tökezler düşmeye görsün yeterki,aşk diye inleyen korku bilmez cemaat... |
Ay perişan olmuş, gecenin okyanusunda bir ada,
ahh batmaya yakın sende-leyen nida,
Özleyen parmaklar tütün sarıyor, okşarken saçlarını...
düşmüşem dizlerinin dibine ey israfil kuyusu
kulakları parçalayan zikzaklar,vurur vurur yankısı,
çıkmak mümkünmü,çağrıyı yapan kendisi
içindedir tükenmeyen haykırmalar,kuyulara boca eder...
yine güzel bir şiir yine farklı hoş anlatım..tebrikler..usta kaleme..sevgiler saygılar..