sarı kedisarı kedi sarı yakışırdı tenine hastalıklı gülüşün huzur verirdi gözlerin hafif aralık dudakların renksiz ellerin dokundu mu elime sanki ruhun sebepsiz gidiverecek bir nefesle gidivereceksin bilinmez bir yere. bol bol kırmızı giydirirdi annen bol bol süt içerdin bir dikişte sana gofret getirince fındıklı soyardın kabuğunu batırırdın süte derdin nasıl yakışmış mı kırmızı? hemde nasıl çiçek gibi olmuşsun derdim ben de.. kitap okurdun yastığa başın dayalı sessiz odana girince katlardın sayfayı ucundan gözlerini bana çevirip derdin çok sevdim bunu bitirince yenisi getir ama lütfen olsun daha heyecanlı ancak okurken başka başka hayatları bende tanımak istiyorum kitaptaki insanları ara sıra dalarmışsın pencereden dışarı cama vuran çınar dallarının arasından gün ışığı vurunca teninin sarısına, az aralık gözlerinde parlarmış bişiler yavaşça akarken yanaklarından parmaklarını açar tırnaklarına bakarken tek tek mavi renk oje alsak nasıl olur dermişsin annene bir gece önce yolda savunmasız yavru bir kedi çıkınca karşıma getirmeliyim dedim onu hemen sana bekledi bende gece temizledim süsledim senin için sabah hemen geldim evine açan kimse olmadı kapıyı sordum nereye gittin diye yan komşu Hatice teyzeye sorma yavrum dedi alelacele gittiler gece hastaneye o gün on üç yaşında giderken roman kahramanlarının yanına sana veda etmeye fırsatım olmadı geç kaldım beni lütfen anla keşke o gece bulduğumda koşup gelseydim pis de olsaydı verseydim sarı kedini sana ! ALİTANYER |