ARAMA!Kızılay’dan Batıkent’e bıraktım, Namus denen mahrem çizgilerimde gizli düşümü, o düşler ki cilalanmış mobilyalar gibi temiz, canlıydı Ve Hırsızlığı, Ve yalanı, Ve gece yalnızlıklarını.Saldım yüreğine Vardılar mı oraya bilmem. Basamaklar engeldi, Suyun yukarı akışına. Silahlarımı dikip bela köprülerine Ve de susuz nehir yerlerine, Ankara’nın yollarını o gün vurdum, Yavuz Selim’in dom dom tüfeğiyle. Umutsuzluklarımda yamacında topladığım Ekmek arası bali kokulu peynirim, Koca çınar gövdesinde Buz tutan benzinli çayım Ve inancımın şehri Ankara Hali perişan Arkamdan bakakaldı. Gözünde iki damla yaş… Gözümde iki damla yaş Ankara’nın sokaklarını, Puslu makyajlı vitrinlerini, Sürtük, mosmor ellerini dirseklerimle ezdim. Ve tüm sevgi aralıklarını, Battal gazi’den kalma, katran karası kılıcımla hançerledim. Gözleri yarıldı. Cebeci den tuzlu çayır’a yürüdüm. Kanlı çamur ayaklarımı, Sürüye sürüye yürüdüm Öfke kaldırımları sakinleştirmek için beni ne diller döktüler. nazlı, tatlı Canlarının yangısına aldırmaksızın beni sevdiler, dur dediler, kurban verdiler Asfalt sonu sen demektin. Durmadım Damarlarım zift kokuyordu Ben sana geliyordum Orda sen vardın, sen olmalıydın. Karanlığın diğer ucunda Yolların kaldırım kolları iki yana açıldı. Ben sana koşacaktım. Senin… Tenin bariyer, yüzün uçurum. Uzaktı gözlerin gözlerime Sensizliğin töretanımaz arsızlığıyla O gün Ankara’yı ben vurdum..İnadına Nuran TALYAK |