bozgun...telâşlı, tozlu yollara vurduk günleri kurt yeniği unutulmuş sandıklara devşirdik buruşuk eprimiş ve örselenmiş gölgemizi nemli rıhtım taşlarınca yosunlu bir yanardağ eskisince küllenmiş küflü hatıraları yok saydık unuttuk... savrulup gittik her birimiz bir başka şehrin akşamlarına tenhalığımızda kemirilmiş tırnaklarımızın acısıyla sızlarken bir başka sancılı şehrin tükenen musıkîsi içinde ferahnâk faslının nezaketiyle avunup sağır meşklerin riyakâr gülüşlerinde kaybolduk... ... ayrılıklara ağlayan kaldı mı bizden başka ihanet kuytusu arka bahçemizde sessiz sedasız bizden habersiz bir akşam yağmuru sükûnetinde düştü gözyaşlarımız ve gözyaşımızla büyüyen sardunyalar tomurcuk verdi de biz kendi tuzumuzda kavrulduk… ... neden halâ yosunlu kurnalarını sadece güvercinlerin hatırladığı bir sebil gibi ıssız ve kupkuru avuçlarımız neden halâ bir öksüz gibi kırılgan ve ürkek ve ağlamaklı mısralarımız ... hani güneştik biz hani gökkuşağı yansırdı umutlarımızda hani silinip silinip yeniden yazılırdık sevdalara hani dört mevsimdik ya hani en çok da ilkbahardık mevsimler mi değişti takvimler mi aynalar mı sevdalar mı aldattı bizi tutunamadık o kasırgalarda nihayet zerre zerre toz duman savrulduk… ... tenhalığımızda kemirilmiş tırnaklarımızın acısıyla sızlarken bir başka sancılı şehrin tükenen musıkîsi içinde ferahnâk faslının nezaketiyle avunup sağır meşklerin riyakâr gülüşlerinde kaybolduk ne yazık kaybolduk... CEYDA GÖRK |
sardunyalar tomurcuk verdi de
biz kendi tuzumuzda
kavrulduk…
...
neden halâ
yosunlu kurnalarını
sadece güvercinlerin hatırladığı bir sebil gibi
ıssız ve kupkuru avuçlarımız--------------------- Ne bilem ki... Ben de çözemedim hiç bu kuraklığı...
Sevgimle bacım, sevgimle...