zul gelse zelil bilse de...makam-ı sabâdan okunan ezanı Muhammedî buhurlanıp uçuyor şehrin üstünde sonra usulca serpiliyor örtüyor yangın yeri gönülleri şefkati merhameti öyle mutedil ki küllerimin üstünde binlerce yıldız gibi nur salkımları parlıyor sanki ... içimde ağlayan Leylâ’ya bir nebze teselli mi bu ses ki her seher bir kitâbe okur gibi baş ucumda der ki der ki "-ferah tut gönlünü Mecnun’da sen gibi kıvranır bu demler ve senden perişandır hali" "-sil gözyaşlarını ve âh etme sakın unut ardına bakmadan gittiğini" "-çöl dediğin gönülde yer mi var gizlenecek bırak sildiğini sansın kendince kızgın kumlardaki izlerini" "-bırak kaybolsun fırtınasında kumların kamçısından bilsin avunsun gözlerini yaşartan kederi" "-zul gelse zelil bilse de dönmekliğini gün gelecek asi ayakları dinlemeyecek firari yüreğini" "-sen bilmezsin ferah tut gönlünü Mecnun’da sen gibi kıvranır bu demler ve senden perişandır hali" ceyda görk 30 eylül 2009 |
asi ayakları dinlemeyecek firari yüreğini"
kaleme yaz denildi...gibi.
cümlelerinde güzel anlamlar var Şairenin
gelen payını alıp gidiyor...