Son bahar yaklaşırken
Bu sabah kalkıp baktım
sonbaharın geldiğini hissettim içimde, durgun yüreğim başkalaştı, hüzün vardı,bir gariplik vardı burukluk vardı. sessizlik sukunet vardı yüreğimde, fırtınaların yakında çıkacağını hissettim, acıların hüzünlerin yaklaştığını hissettim, içimde, o güne kadar hiç hissetmediğim kadar hissettim, hem de, en derin kuyuların kazıldığını, hissettim, içimde. Ürpertici alevler gördüm bu sabah, ışıklar doğuran, kaçışan kara bulutları gördüm yıldırımlardan, kızgın sinirli kıvılcımları gördüm bizleri yeri göğü korkutan, ve burukluk hissettim bu sabah içimde. ve sonra boşalan bulutları gördüm, delicesine çılgıncasına, insanların oradan oraya kaçıştığını,sellerin sokaklardan aktığını gördüm bu sabah, ve sonra ağaçlara baktım dayanmaya çalışan, yaprağını birer, birer dökmeye başladığını gördüm erkenden, öksüz kalan yaprağından yoksun bazı ağaçları gördüm, bu sabah ben. Güneş her zamanki gibi doğmamıştı,kızıl değildi dağlar, yoktu yerinde güneş, dağlar dün sabahki gibi kızarmamıştı,sisliydi kızıl dağlar sisliydi, alaca karannlıktı düne kadar o mavi olan gök yüzü, bir burukluk bir hüzün vardı, bu sabah, yüreğimde. Her gün sabah olduğu gibi cıvıldamıyordu artık,uçup durmuyordu, ağaçlardaki neşe dolu küçük kuşlar, sinmişti onlar da kanatları ıslak,yürekleri parçak sığırcıkların döndüğünü gördüm, elektirik tellerinde sıra sıra,ardıçlarda toplanan, yoktu evimin bacasındaki yuvalarında artık leylekler, ve çayırlarda otlayan allı turnalar, onlar geceden yada erkenden göçüp gitmişlerdi anlaşılan, düne kadar gördüğüm, leylekler o allı turnalar, kimbilir hangi bilinmez hangi bilinmez uzaklara gitmişlerdi. yokluğunun acısını hissettim, bu sabah içimde. Bir başka başkaydım bu sabah, düşündüm, ne olmuştu da yoktu bu sabah güneşe, o pırıl ,pırıl olan düne ne olmuştu bu gün de yoktu, kış değil,yaz daha yeni bitmişti, yoktu işte baktım bu sabah güneş. o yakıp kavuran kızgın güneş o gün kayıbdı bu sabah, siyah gri bulutlara o esir mi düştü diye düşünürken, bu gün esir miydi ne? Erken başlamıştı, erken gelmişti son bahar, ağaçlarında yapraklar erken başlamıştı sararmaya, erken başlamıştı, dallardan onlar bir ,bir dökülmeye, dirense de hala bazıları hala dalında, rüzgarlara, yaklaşan mevsime yaklaşan güze, belli ki yorgundu, onlar da yorgundu. hastalıklıydı ve cılızdı, onlar yaşamaktan bıkmış ve yaşlanmıştı da belki, onlar da mecburdu ölüme dökülmeye, ölümler en çok son baharda olmuyor mu saten, Allah’ın koyduğu, doğanın kanunu değil mi bu. O sararan yapraklar, o dallarını yalnız bir gün öksüz ve yalnız bırakmamaya, mecburdu yine de,ama biraz erken bitmişti yaz,erken gelmişti güz, kararlıydılar sanki sımsıkı sarılırken dallarında hasta yapraklar, düşmemeye ve erkenden sararıp ölmemeye dökülmemeye, çiğnenmemeye , uçuşmamaya yerlerde sürünmemeye, ve kuru birer çiğnenen gazel olup, çiğnendikçe, garip sesler çıkaran insanın yüreğini sızlatan, gazel yığınları olmamaya. Öğlen yaklaşmıştı,ve aralandı, ve izin verdi siyah o gri bulutlar artık, yağmurunu boşaltmıştı ama, hala dolaşıp duran o siyah olan bulutlar, ve göründü o kayıp, esaretten kurtuldum diyen, soluk benizli güneş, yüzünü göstermeye başladı, arada bir bulutlardan, ama hali yoktu, gücü yoktu ! kimseyi, yeri ! göğü ! ısıtmaya, ortalığı daha birkaç gün öncesi gibi kızartmaya, temmuz ağustosda yaptığı gibi, yakıp yıkıp kavurmaya. Bu defa, dayak yemiş gibiydi, yorgundu ve hastalıklıydı güneş, ve benim gibi üzgündü, yaklaşan sonbahardan ve sonrası kıştan, o solgun güneş. A.Yüksel Şanlıer 15 eylül 2009 Antalya. |
yoktu yerinde güneş,
dağlar dün sabahki gibi kızarmamıştı,sisliydi kızıl dağlar sisliydi,
alaca karannlıktı düne kadar o mavi olan gök yüzü,
bir burukluk bir hüzün vardı,
bu sabah, yüreğimde.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^dost kutlarım harıkaydı yıne..selam ve saygılarımla dost...