BERDEL (Akrostiş)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Sevgili şiir dostları,
Okuduğum bir hikaye beni çok etkiledi, saatlerce ağladım. Yaşanmış bir olaydı ve Gülizâr berdele kurban gitmişti. İçim yandı günlerce ve sonunda karar verdim. Gülizâr’a birşey yapamazdım ama bu çağdışı saçmalığı yazdığım bir şiir ile belki duyurabilirim diye düşündüm. Bu şiirin yazım süresi 5 saattir. Ancak 5 ayda sürseydi bunu yazacaktım. Çünkü insan yapabildikleriyle vardır. Ben de birşeyler yapmak istedim. Sizler de birşey yapın ve bu şiiri mümkün olduğunca çok paylaşın. Ve sizlerden ricam bu şiiri ulaştırabildiğiniz kadar çok kişiye iletin. Bitsin artık bu kahır. Nice Gülizârlar kurban gitti bu illete ve nice hayaller kurşuna dizildi. Lütfen duyarsız kalmayalım. Teşekkür ederim.
................................Bu bir gerçek hikaye, Gülizar’ın hayatı,
................................Yaşamak haram ona, kurtuluştur memâtı. Bedel ödenecekmiş, neyin bedeliyse bu, İnsanları kör etmiş, o hep korkulan tabu, Rabbi hiç vermemişti, babasına mîlâdı, Bebekleri hep kızdı, yoktu erkek evladı. En nihayet seçildi, kurban oldu Gülizâr, Dokuz kardeş içinden, olacaktı ele yâr, Elleriyle islenmiş, sandıktaydı çeyizi, Lâkin karalanmıştı, kanıyordu el izi. Öylesine değildi, verdiği emekleri, Dokunmuştu nakıslar, güzeldi dilekleri, El emeği göz nuru, çeyizine sinmişti, Nankör talihi ise, göz yaşına binmişti. Evde vardı bir telaş, annesi ağlıyordu, Cihânı titretiyor, yüreği dağlıyordu, Evladı gidiyordu, bir "TÖRE" nin uğruna, Kızını basmıycaktı, bundan böyle bağrına. Mâtemi dünya kadar, ağlıyordu Gülizâr, İşitti kardeşleri, nedendi bu intizâr, Şöyle dediler ona, "neden aglıyor annem", Ne desin ki Gülizâr, gözlerinde binler nem. Ellere gidecekti, daha çocuk yaşında, Yoktu baska çaresi, tat kalmadı aşında, İncinmişti yüreği, umutları târ-u mâr, Nedendi ve niçindi, başındaki onca hâr. Berdel ona vurmuştu, bedeli biçilmişti, Elinden birşey gelmez, umudu içilmişti, Derdin bu en büyügü, binmişti ya sırtına, Emel ve arzusunu, çalmıştı bir firtina. Lâl kesilmişti dili, evde telaşe çoktu, İnsanlar toplandılar, konuşulanlar oktu, Yüreği darmadağın, hayalleri bitmişti, Dimdik duruyordu da, ruh bedenden gitmişti. İçeriden bir genç kız, "Haydi gül kız Gülizâr, Başına talih kondu, seneye de bana var" Uğursuz bir laf etti, koptu sanki kıyamet, Gül yüzü de solmuştu, kime etsin nedâmet. Üzgündü belki amma, hiç yıkmadı bendini,, Lâkin duruşu dikti, kaybetmedi kendini, İnancina sığındı, kaynar sular altında, Zirâ bir yeri vardi, Yüce Allah katında. Ağladı figân etti, "bunlar hep yalan" dedi, Riyakâr insanlara, içten neler söyledi, Işık yoktu bu yolda, gerçek hiç olamazdı, Narin gül bedenine, karanlık dolamazdı. Biraz dinledi önce, kapının eşiğinde, Ekâbir konuştular, lambanın ışığında, Duydu birşeyler amma istemedi inanmak, Esâret gibi birşey, bu nasıl bir sınanmak. Liyâkat ehli idi, odaya girdi önce, İstiyordu öğrenmek, ne konuşuldu onca, Babannesi köşeden, önce bir kaş göz etti, Esrarengiz halleri, Gülizâr’a da yetti. "Rahat bıraksan bizi, çıksan artık" diyordu, Dedesi bir köşede, bin hale giriyordu, Ennihayet babası ve annesi de sustu, Loş akşam saatleri, bütün laneti kustu. Mâtemli bir hâl ile odadan çıkıp gitti, İsteği sorulmadı, hayallerini yitti, Yavaş adımlar ile önce mutfağa girdi, Doldurdu tüm çayları ve hâlâ hersey sırdı. İstemiyordu bunu, titredi kuş yüreği, Yaşanmaz oldu artık, şimdi ömür süreği, Annesi yanındaydı, dedi "ağlama kızım", "Zor biliyorum amma, "sensin yürekte sızım." "Izdırabını dindir" , dedi "yazgımız budur" "Kaderine razı ol, haydi biraz gel otur". Lâkin sen hiç darılma, canını da hiç sıkma, Allah büyüktür kızım, umudunu da yıkma." Rahattı misafirler, pazarlıklar yapıldı, Olan olmuştu artık, Gülizârsa satıldı, Lâl olmuştu kelâmı, yüreğinde bin yara, Sonunda verilmişti, yaşlı bir ihtiyara. Uzun sürmedi zaten, bohçalar gitti geldi, Nasıl bir garip haldı, gittiği kapı eldi, Buram buram kokular, kınalar evi sardı, Ölmekten beterdi bu ve dünya ona dardı. Yalnız ve kimsesizdi, gülemedi Gülizâr, Lisânı ketumdu da, bilemedi Gülizâr, En nihayet babanne, kükredi bir kez daha, "Toparlan artık" dedi, "gerek yok bunca âha". Öylece çöktü kaldı, göz pınarları doldu, Rü’yet-i cemâlinde, bütün çiçekler soldu, Eger kız olmasaydi, bunlar olmayacaktı, Yorgun gözlerine de, yaşlar dolmayacaktı. Esti gürledi yine, babannesi yanında, Bize çocuk gerekli, hem de erkek kanında, Eğer doğurmaz isen, bize erkek bir çocuk Devam etmez soyumuz, biz oluruz küçücük. Eller düğün bayramda, günler geldi ve geçti, Nihayet geldi çattı, düğün gününü seçti, Lale sümbüller ile düzenlendi odası, Elbet duyulmıycaktı, içten gelen nidası. Râyihalar içinde, yüzü gözü boyandı, Bir üryan hayâldi O, sabrı sona dayandı, Evcilik oynıycaktı, evlilik hiç değildi, Şükür içinde durdu, boynu bükük eğildi. Pazarlığın gereği, köyün orta yerinde, Alnı açıktı ama acısı tâ derinde, Rüyalar kesildiler, töre sanki bir makas, Artık vakit gelmişti, yapılacaktı takas. Yalvaracaktı zâhir, baba ve annesine, Artık söz geçmiyordu, yaşlı babannesine, Haykıracaktı bir an, "vermeyin beni" diye, Ancak dili tutuldu, sorguları hep" niye?". Yarılmıştı gök sanki, Gülizâr üşüyordu, Alem halaylar ile eğlenip coşuyordu, Lisânı düğümlendi, boğazında hıçkırık, Lâl olmuştu hep dili, kalbiyse çoktan kırık. Ennihayet kocasın, ilk defa gördüğünde, Revâ mıydı bu durum, kendine sorduğunda, Üzülmek faydasızdı, töre yaşanıyordu, Çün efkârı bulandı, umut aşınıyordu. "Kaderim buymuş" dedi, dedi "artık kabul et", Usulca kardeşine, "anam size emanet, Rahat ettirin onu", dedi "üzmeyin sakın", Uğurlar olsun size, benim idâmım yakın. Şikayet etmiycekti, alan razıydı zâhir, Asmıycaktı yüzünü, Rabbi herşeye Kâdir, Küsmiycekti kimseye, sitem de etmiycekti, Uğurlar olsun deyip, aykırı gitmiycekti. Râzı olmasa bile, başına gelenlere, Şaskındı olanlara, töreyi bilenlere, Usulca sokuldu da bahtın kara yanına, "Neden ve niçin" dedi, kıyacaktı canina. Lâkin inancı birden, dedi "yapma Gülizâr ", Ahiret denen yerde, o sıcak Cehennem var, Râzi değil yüreğim, Rabbim zaten biliyor, Ahdım tutsun töreyi, gençliğimi siliyor. Tutundu kaderine, mal gibi satılmıştı, Umudun çiçekleri, bir yana atılmıştı, Takıldı mâzîsine, sonra dedi "Elveda!", "Uyku haram gözüme, gençliğime de veda" Lânetleri saydı hep, "hayallerini itti", Dedi "binlerce beden, töreye kurban gitti" Ufkunda Güneş battı, istikbal yara aldı, Bedenini vermişti, ruhuysa O’na kaldı. Ellerini öpünce, anne ve babasının, Düşündü bir an için, derdi çoktu başının, Eninde ve sonunda, gelecekti bu belâ, Lâyemut değil insan, hiçbirşey değil âlâ. İçinden geçiyordu, birgün gelecek elbet, Bir evlat vermiycekti, töreye ilelebet, Evladı tahsil görsün, istiyordu okusun, Râzı olmasın elân, ilim irfan dokusun. Dedi "çocuklarımı, sevdiğine vericem", "Ellerimle besleyip, güller gibi dericem", Lâkin günün birinde, töre karşıma çıksa, İdâma da giderim, bana kurşun da sıksa. Değil insan bedeli, BERDEL gibi bir illet, Insana revâmıdır, şu BERDEL denen zillet. Akrostiş : Bir bedel ödenecekmiş, Neyin bedeliydi bu, Gülizarın bedeli Berdel miydi? Yazıklar olsun böyle töreye Bedenler beş paraya, Hayaller üç kuruşa Kurşunlara Tutuldu. Bedeli Berdel idi. 13.09.2009 / Frankfurt |
duygu olmadan zaten yazılamayacak bir konu
ve bir yoruma verdiğiniz cevapta belirtmişsiniz
üç kızınızın olduğunu
kız babaları daha bir merhametli oluyor galiba
allah bağışlasın diyorum
bi yakınımın kızı olduğunda söylediği sözü hiç unutmam,
' kızı olmayan erkek, baba oldum demesin' demişti.
hangi duygularla söyledi acaba
simsiyah65 tarafından 9/19/2009 1:43:48 PM zamanında düzenlenmiştir.