Enver Karagöz' Anısına
Yanıyordun için, için
Ne istedin kendin için İsteklerin her kes için Direnç gülü öğretmenim Çıkmaz sesin sazım gibi Yurt hasreti nazım gibi Kara gözün yazın gibi Direnç gülü öğretmenim Yol gösterdin yürüyoruz Aydınlığı görüyoruz Devrim için ölüyoruz Direnç gülü öğretmenim İlk kitabı senden aldım Okudum hayale daldım Özgürlük, barıştı andım Direnç gülü öğretmenim Yakışmadı ölüm sana Bin karanfil gülüm sana Vardır devrim sözüm sana Direnç gülü öğretmenim Bir kez yüzünü görseydim Koşup da elin öpseydim Senle kavgada ölseydim Direnç gülü öğretmenim |
Can Dündar’ın Enver Karagöz’den bahseden aşağıdaki makalesi 13 Eylül 2005 Salı günü yayınlanan Milliyet gazetesindeki yazısıdır.
Ses
Siz hiç sessiz kaldınız mı?
Kalan birinden bahsedeceğim bugün:
Enver Karagöz, Artvin'de öğretmendi.
TÖB-DER'liydi.
Eşiyle birlikte eğitimci olarak çalışmış, bütün ilerici eylemlerde ön safta yer almıştı.
Sesi gürdü, edebiyata sevdalıydı.
Mitinglerde ilk o söz alır, heyecanla şiirler okur, kitleleri dalgalandırırdı.
12 Eylül'de 650 bin kişiyle birlikte o da eşiyle birlikte gözaltına alındı. Gözetim yerine dönüştürülen Öğretmen Okulu'na götürüldü.
Orada ağır işkenceden geçirildi.
Kendinden geçip bayıldı.
Sonra ansızın boğazında büyük bir acıyla uyandı.
İşkencecileri, kaşığın sapıyla ağzını aralamış ve boğazından aşağı kaynar su boşaltmıştı.
Artık sesi yoktu.
Bu vahşette, bütün bir toplumun zorbalıkla suskunlaştırılmasının temsilini görüyorum ben...
Karagöz'ün anılarını belgeleyen İnsan Hakları Vakfı danışmanı Ülkü Özen hatırlattı:
Karagöz'ün işkencecileri ile Victor Jara'nınkiler ne kadar da birbirine benziyor.
Victor Jara Şililiydi.
O da üniversitede öğretmendi.
Aynı zamanda gitar çalıyordu. Ülkenin muhalif sesi olarak bilinen, bizim kuşağın efsane grubu İnti-İlimani'nin sanat danışmanıydı.
Victor Jara, 1973'ün 11 Eylül sabahı üniversitede bir konsere giderken, elinde gitarıyla gözaltına alındı.
Askerler darbeyle yönetime el koymuştu.
Jara da, silah zoruyla evlerinden alınıp başkent Santiago'daki stadyuma toplananların arasına kondu.
Beklerken, gitarını çıkarıp "Venseremos"u ("Kazanacağız") çalmaya başladı.
Şili sosyalistlerinin dillere destan marşıydı bu...
Az sonra sesler çoğaldı ve marş, stadyuma doldurulan 5 bin kişilik tutuklular korosu tarafından haykırarak söylenmeye başlandı.
Askerler "kışkırtıcı"yı bulmakta gecikmedi.
Jara götürülüp dövüldü.
Özellikle gitar çalan ellerini dipçikliyorlardı. Yetmeyince parmaklarını kırdılar. Buna rağmen ıslıkla marşı söylemeye devam eden Jara, ancak dili ve bilekleri kesilerek susturulabildi.
Ardından da kurşuna dizildi.
Geride kalan "sessizlik"te, Şili'de 35 bin muhalif öldürülecekti.
Gelelim bugüne:
Jara'nın grubu İnti-İlimani, müzikle muhalefetine sürgünde devam etti. Jara'nın anısını yaşatmayı sürdürdüler.
Ve önceki yıl 11 Eylül'de, Şili darbesinin 30. yıldönümünde, Victor Jara'nın öldürüldüğü stadyuma onun adı verildi.
Şili halkı orada hâlâ "Kazanacağız" marşını söylüyor.
Enver Karagöz mü?
Gırtlak kanseri oldu.
Yıllarca siyasi mülteci olarak yurtdışında yaşadı.
Şimdi Almanya'da...
Zor konuşuyor, ama yazılarıyla "ses vermeye" devam ediyor.
12 Eylül darbesinin 30. yıldönümünde Artvin Öğretmen Okulu "Enver Karagöz" adını alacak mı?
Bilmiyorum.
Neden mi?
25 yıl önce bizim stadyumun çevresindeki alkış sesi, "Kazanacağız" marşını ve sesi kesilenlerin haykırışını bastırdığındandır belki...
O zamandan beri şiirsiz ve sessiziz.
Teşekkür ediyorum bu değerli paylaşınız ve unuttuğumuz değerleri hatırlattığınız için. Saygılar yüreğinize