İNTİHAR BAHÇESİ
Giriş
’gerçeği söylemiş olur bir gölgeyi söyleyen’ Paul Celan değil de ki ben yazdım bu dizeyi ya da şizofren ne değiştirir gerçeği kendi uçurumundan düşmeye görsün insan kopar ’karanlığa taş atan’ bilekleri sıyrılır iyimser kuşkularından bulduğun hiçbir şey yitirdiğin değildir ve en büyük yıkımlar yanılgılarla başlar çaresiz dört yanını duvarla öreceksin tercihlerindir kader dediğin yazgı suç Tanrı’nın değil öğreneceksin 1 çocuğu emzirdi kadın beyazın siyaha en yakın renk olduğunu bilmeden acıyı emzirdi kadın yaratıldığımı umursamadan mütekebbirane sınanmak dilendim Yaratan’dan oysa adımın serüvenimle bir ilintisi vardı anladım anladım kesiksiz boşalacak damarlarımdaki kan kelimesiz çözülecek sorgularım giyinmek gidermeyecek çıplaklığımı hiçbir çehre güvenilir gelmeyecek denenmemiş ölümün izini süreceğim geri dönecek fırlattığım ok ölümü kendime güldüreceğim 2 şeytan ruhumun toprak tenimin anaforcu şairler hikayemin peşinde yabancısıyım kefaret gerektiren yeminlerin and olsun ki varlığından şüphe duyduğum dilimi ateşe sokmamak zayıf hilelere kurban olmamak için bir gölge gibi takipteyim gölgemi 3 suskunun kuytusunda birikiyor çığlık ruhumda közüyle savaşıyor kül iki ölüm arası sonsuz derinlik beni hiçlikten varlığa çağırıyor ey gündelik telaşlara aşina hayat köhne elbiseleri çıkar üstünden haritasız yolculuk sunuldu bana parmak uçlarında yürür gibi yaşamak onursuz mutluluklar bağışlıyor insana son sayfası yırtılmış bir kitabın hangi hecesi anlamlı kalabilir yalaz sakınırken gizil dilimden göğsüm hangi nefesi taşıyabilir ağrılar çakılı şakaklarımdan kesilmiş yanına bakıp yüzümün adını şiir koyup hezeyanımın fermanımı yazmışım mührü basmışım beni kim tutabilir beni kim tutabilir 4 kendime vardığım anlar kuşandım ıslığımı en az kendime karşı güven içinde yaşadım yüklediğim anlamlardan arınınca eşya ruhumu kanatınca kadife ve tül ellerim rüyanızdan bir mızrak boyu ayrılıp da uzanınca iliklenmiş yakama sanrılı boşluğuma fenerimi sarkıttım veda başlıkları altında gölgemi saklayacak çarmıhımdan başka sığınak bulamadım şimdi acılarla kundaklanmış zamanın silinmiş levhaların uğuldayan çanın alnımda derinleşen çarpının şahidiyim yazgımın iklimine açıldı dehliz adını gerçeğe devşirdi vehim belki biraz erken ama çaresiz aklınızda kifayetsiz nedamet hatıranızda münasebetsiz şaka dilinizde lanet olarak gideceğim 5 sanrıların budadığı dikenler serpildi yeşerdi parşömenin üzerinde desenler kökün dibe doğru yürüyüşü göründü elektrik hızıyla okundu kitabeler ürkünülen kıyıyı kalemimle imledim dağılırsa yolcular çoğalır kanısıyla çakıl taşından kolyemi düğümledim kalabalık peçesini indirdim şehrin dokundum heykellerin gülünç tenhalığına sesimin kaybolduğu o çelimsiz boşluğa veda rakamlarıyla siyah bir gül işledim taşırıp suyu harlayıp ateşi sürüp toprağı zırhını parçaladım derin anlatıların siz dalında kokladınız gerçeği ben tomurcuk oldum sızarak köklerinden bahçemi kimseden gizleyemedim Abdullah Çevik |
Mest oldum resmen desem inanın abartmış olmam.Şiirden çok çok öte bir şeydi.Duygusal ve düşünsel açılımının yanı sıra derin bir felsefi birikiminde okuruyla paylaşımıydı şairin.
Her bir dize derya deniz öylesine boşluk doldurma falan değil kesinlikle değil.
Daha kaç kez gelip döner döner okurum bilmiyorum.
Doyumsuzdu tek kelimeyle.Teşekkürler paylaşarak bu güzelliğe bizleri ortak kıldığınız için.
Gönül emeğiniz varolsun.Saygılarımla.