TOZLU FOTOĞRAF ÇERÇEVESİ
gitmiştin….
çoktan bitmişti boynu öpülmelerin İstanbul sokaklarında güneşin ışınları bulutlar çekiliyordu gökyüzünden , gidiyordun gözlerimde bıraktığın son anlarıydı bedeninin gitmiştin…. mevsimlerden yaza girilmişti her taraf rengarenk çiçeklerle doluydu , gidiyordun oysa çiçek denince insanın aklına “ AŞK “ geliyordu öpüp , okşadım bütün vazoları gitmiştin…. gülmeklerle büyümüş kahırlar gibiydi yüzün bütün çizgilerini ezbere bildiğim ne varsa iliklerimde tenine boşaltmıştım adı konmamış çocuk masalları için gitmiştin…. “ elveda “ sözcüğüne dönmüyordu dilim “ merhaba “ ya döndüğü kadar bir deli şaşkınlık ve suskunluk travmasıydı artık zaman gitmiştin…. geceye gece deniyordu hala tabiri caizse uçaklar havalanıyordu arabalar gelip geçiyordu hep kusuyordum , kanserli hastalar gibi kusmak da bir sanat veya ayrı bir sızı gitmiştin…. yıllar önce yaşanmış ya da yaşanmamış bir öyküde ne fark ederdi ki ! tozlu bir fotoğraf çerçevesinde yüzü Mukaddes Hanım ile Muhsin Bey ‘in sanırım kırk altı , kırk yedili yıllar sararmıştı fotoğraf , kanamıştı anılar Mukaddes Hanım ile Muhsin Bey Yıllarca okunmamış öykülerdi “ her yazgının acı çekmeye mahkum bir kahramanı vardır. “ gitmişti…. Muhsin Bey , bir salı sabahı ansızın Mukaddes Hanım ‘ a veda etmeden bir kanepede ağlıyordum…. Mukaddes Hanım göz yaşlarını siliyordu yoksun ! yoksun artık ! sevgi mevgi de yok ! sadece kaçıyorsun gidiyorsun hep gitmeklere adını bile söyleyemem artık replikler : - nereye ? - istediğin yere bırakacağım seni - sonra ne olacak? - sonrası olmayacak ! - ben gitmek istemiyorum.konuşsak… - hayır ! gerek yok yine sen : - zamana ihtiyacımız var.hem ben biliyorum sen oralarda daha iyi anlayacaksın beni gerçekten sevmediğini ! - (kalpte ani bir sancı) ben seni seviyorum. gerçekten ! düşünmeme gerek yok.özür dilerim,ben…. - Ben yaşlandım artık taşıyamam bu heyecanı , bu sıkıntıları…. Zaman iyi gelecek ! - (gözde yaş birikmiş , beden acı içinde) ne olur iyi düşün ruhum . unutma ; önemli olan zamana bırakmak değil , zamanla bırakmamaktır ! son replik : yine sen - kendine iyi bak ! …… “ insana can veren kanın akıp gittiği kapanmaz bir yaradır AŞK “ ekimin doğuşuna açmıştım düşlerimi haziranın batışına kapattığım bir oyun afişiydi karşında duran tek sezonluk ! “ Aşka dair ne varsa “ tanrının yazdığı ne oyuncular önemli artık ne de mekan tarih : 16.10.2005 – 27.06.2006 bir sezon oynanıp , tedavülden kalkan mekan : İzmir ( İstanbulsuzluk işte) konak meydanında, alsancakta ne kadar imkansız sevgilimdin benim ! (nasıl olsa dönmeyeceksin ! mukaddes hanım ile muhsin bey ölmüş olacak ne hüzün var ki bunda ! ….. ) penceredeki camda yüzümü izliyordum mukaddes hanım bekliyordu muhsin beyi usanmadan önünde bir kadeh rakı , içinde iki buz akıp gidiyordu zaman hızla durmadan şunu söylüyordum şunu söylüyordu mukaddes hanım “ saatleri nereye gizlemeli ? “ koynunda bir fotoğraf , düşünüyordu mukaddes hanım düşünüyordum yan yana çekilmiş hiç fotoğrafımız olmadı bizim o günleri anlatan ve gösteren yan yana çekilmiş bir tek fotoğraf olmaz mı? yoktu , yoktun , yoktuk ….. bir sızı hissettim , mukaddes hanım kalbini tuttu dayanılmazdı bu acı ölüyordu mukaddes hanım ölüyordum muhsin bey habersizdi her şeyden sende belki eski bir dosttan duyacaktı muhsin bey ufacık bedeninin küçücük bir tabuta sığdığını belki sende iste de bulamayacaktı muhsin bey o mezarı belki de belki de sende ! …….. Kar Eriş 10/08/2006 gece / izmir |
bir fotoğraf çerçevesi neler anlatır, içinden neler geçmiş neler yaşanmıştır...
çok güzeldi ve farklı
tebrikler kaleminize
sevgiyle...şiirlerle kalın