Aşk-ı Şehnazım
Ask-i Sehnazim
Sol yanımın en tatlı, en iştahlı ağrısı, Olur mu senden başka, gönül birine râzı, Lâf-ı güzâftır gayrı, bu bir yürek çağrısı, Ya düşer mi nasîbe, mutluluğun birazı. Aşkın izini sürüp, arardım bir işâret, Ne bir ahvâlde gördüm, senden gelen a’râzı, Irak ta düşmemiştim, sözümdeydi beşâret, Mâtemime sebepti, şu sensizlik marazı. Iztırâr düşmüş içre, yüreğimde cesaret, Ne çok aradım aşkta, şu makam-ı şîrâzı, Elimdeki pranga, sana olan esaret, Nağme-i aşktan gayrı, kül eder inkırazı. Tûbâ-i Cennetim ol, ya da cânım i’dâm et, Asla edemem sitem, bilmem ki hiç garazı, Tekellüm-ü hâl ise, mâziden bir nedâmet, Lisânıma düşürmem, sevginden i’tirâzı. Israrım aşkın üzre, gönlündeki yerimdir, Acep var mıdır şüphen, oldun mu benden râzı, Gel kabûl eyle artık, kâdir Mevlâm kerîmdir, Râm olur verir misin, dudağından kirazı. Islâh olur seninle, şu hâlin kusûrâtı, Sevgiler ölçülseydi, tartsaydı bir terazi, Istılâhat-ı aşkta, göz görmez küsûrâtı, Güyâ gülşen içinden, çaldım seni farazî. Özlemin sıyâm içte, bâkîdir şu niyetim, Zânûzedeyim ey yâr, ismin alnımda yazı, Lâkin kâfî değilse, ödediğim diyetim, Emrin olur sevdiğim, çeksin gönlüm ayazı. Rüyâdaki endâmın, hep aklıma takılır, İnan sana yakışır, gelinliğin beyazı, Ne yana baksa gözüm, sûretine çakılır, Dilim seni sayıklar, duymaz mısın niyâzı. Eğer olmayacaksa, avucumda ellerin, Târ-ü mâr istikbâlim, ibret alır îkâzı, Ardımda kalan hüzün, gözyaşı bülbüllerin, Kırılmış yüreğimin, toplanır son enkazı. Islanır hasretinle, göz pınarları dâim, Liyâkat tek dileğim, sevdan içimde sızı, Israrlı duruşumda, canım seninle kaim, Pâye yerine olsam, şol sevdanın arsızı. Kerâmet mi gerekli, yüreğinde atmaya, Al gayrı şu gönlümü, kalp evimin hırsızı, Lûtf edersen ben varım, canına can katmaya, Dilemezsen şu aşkım, bu hesabın kârsızı. Ilık esmeli şimdi, rüzgârın aşk yanlısı, Güzel gözlerin bari, terk eylesin şu nâzı, Iztırâbımı dindir, gel gönlümün zanlısı, Meşkin demli vaktinde, dinleyelim Şehnâzı. 20.07.05 / Frankfurt (Akrostiş) KELİME VE TAMLAMALARIN ANLAMLARI: a’râz = işâretler, alâmetler ahvâl = durum, hâller bâkî = devamlı, dâimî, kalıcı beşâret = müjde, muştu dâim = devamlı, sürekli farazî = farzedelim ki garaz = kötü niyet anlamında gülşen = gül bahçesi ıslâh = iyileştirme ıstılâhat-ı aşk = aşkın kanunu ıztırâb = acı, elem, azap, sıkıntı ıztırâr = mecburiyet, çaresizlik inkıraz = sönmek, bitmek istikbâl = gelecek kâfî = yeterli kaim = ayakta duran kerâmet = Velîlerin lüzûmu hâlinde gösterdikleri fevkalâde hâl kusûrât = kusurlar, eksikler küsûrât = parçalar, küçük şeyler lâf-ı güzâf = mânâsız boş söz lâkin = fakat, ama liyâkat = lâyık olmak, değerlilik lûtf = hoşluk, güzellik, iyilik maraz = hastalık nağme = âhenk, ezgi, güzel ses nedâmet = pişmanlık niyâz = dûa pâye = rütbe, derece râm = itâat eden, boyun eğen sıyâm = oruç Şehnâz = Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Çok güzel ve karakteristik bir makam olup, hicazkârın daha yumuşağı ve nâzlısı, masal edâsına çok müsâit bir nev’idir. şîrâz = Türk müziğinde eski bir makam olup, zamanımıza kalmış nümunesi yoktur. târ-ü mâr = darmadağınık, perişan tekellüm-ü hâl = görünüşün ifade ettiği Tûbâ-i Cennet = Cennet’te Sidre’de bulunan ve dalları bütün Cennet’i gölgeleyen ilâhî ağaç. zânûzede = diz çökmüş |
Ablan...