GÖKKUŞAĞI
şimdi yağmurlarmı yağardı durmasaydın güneşimin önünde
sadece duymaklamı yetinirdim şarkıları bilsen nasıl daralıyorum bu mutlu kadın giysileri içinde; benliğim patlatmasın diye dikişlerini,ince ve kuru bir asma dalıyla yarışıyorum.. muazzam bir günahın ortakları olmalıyız böylesine sonsuz görünen bir bedel uzunluğunda yürüdüğümüze göre.. biliyorum ne kadar koyu bir karanlığı inceltmeye çalıştığını ve en az çocukluğun kadar uzak bir gülüşü arzuladığını ama ben de farklı değilim... hatta daha naçarım senden.. bir yerlerimden akıp giden kan sanmaki acıtmıyor damarlarımı sessiz,bir o kadar da öfkeli bir haykırışı besliyorum her gün sana sapıyor ara sıra kızgınlığımın yolları duman duman yükseliyor o çıldırtan belirsizlik bütün kararlılığımla sabırsızlığı kazıyorum en sonunda sabır görünsün diye.. bir gün yeniden çarpışsaydı gözlerimiz,şunu derdim sana; keşke hiç su vermeseydin de hiç serpilmeseydi yarı solgun çiçeklerim.. ya da bütün köklerimi alıp senin bahçene dikseydin.. neden bana tüm şiddetinle esmedin.. neden bedenimi tarumar edebilecekken,yanlızca saçlarımı savurdun? ne sevgime açtın avuçlarını ne de nefretime.. şimdi bu ikisinin de yanına yaklaşamıyorum ben; tam ortalarında,yenilensin diye bekliyorum herşey.. atıldığımız cehennemin yangını dışındaymış aslında; çünkü anımsayabiliyorum içeri girerken ne müthiş bir heyecan duyduğumuzu.. ve asla aynı kapılardan girmiş değiliz bu gizemli yere.. öyle ki; sen bugün başka bir şehri özlüyorsun.. özlemekten hiç bıkmadığın o şehri ben de görmüş olsaydım oraya gidebilmen için,hiç çağırmazdım seni gülüşümü bırak bir tebessümü bile esirgerdim senden.. böyle diyorum ama; yine de ben ne kadar yaşıyorsam sen de o kadar yaşıyorsun beynimde.. bundan gelen hüznümü anlaman mümkün değil! anlama zaten.. ben o kısacık zamanı düşünüyorum; ve biliyorum hiçbir bağım yok sana giden. o mesut günlerdeki hallere yine bürünürmüyüm dersin, senin o günlerdeki hayalini silebilirmiyim, dahası..vazgeçebilirmiyim hayıflanmaktan..? ve o son gün.. utançtan mı yoksa garip bir meydan okumadan mı büküldüğünü bilmediğim boynuna simsiyah karanfiller takmıştın.. ben seni işte o gün tanıdım..! sana hüznümden bir gökkuşağı gönderiyorum bu akşam isyanımın doğurduğu bütün çocukları kucaklayarak.. kalbin hayattayken duyumsayabiliyor musun? şimdi sevmesen de çekmecendeki eskimeyen mektupları bir gün nasılsa karışacaktır toprağına meleklerin postasıyla.. sen! patikalardan yürüyüp,uzun yollarda izini kaybettiren adam! söylediklerimin aklında yankısı var mı hala? şunu bilmiş ol; eğer bu kadar çabuk unutacaksan ve bir mermi hızı kadar acele olacaksa tebessümün bir daha asla adım atma aşkın hudutlarından içeri! kim demiş aşkın hudutu yoktur diye; yıllarca yaşanmış bir aşkın üstüne fırtınadaki gemi gibi oturunca yıllar hem yaşandığı günler unutuluyor hem de aşk aşk olduğuna pişman ediliyor.. bugün ağladıklarına gülüyorsan,aklına yaz; kahkahalarını anımsadığında hıçkırıklarla ağlıyor olacaksın! ben böylesi bir ezbere düşmedim hiç bilmekten gelen ve haince can yakan bir ok saplanmadı bilmemişliğime kurtlu bir elma yerken tadını aldıktan sonra kusmak gibi çıkarıp atabilsem seni içimden sana dair ne varsa aklımda hiçbirini asla öğrenemeyeceğim adımlarla gerilerine gitsem zamanın... sana bir gökkuşağı gönderdim bu akşam.. garipseme derin bir esintiyle serinleyince yüzün yanlızca siyahı taşırken nasıl bu adı alır diye de sorma.. unutma! benim gökkuşağım senin yağmurundan sonra çıkandır; bunun için semalarım kirli, isyankar, ve bir yaz günü habercisi..... H.B. |
garipseme derin bir esintiyle serinleyince yüzün
yanlızca siyahı taşırken nasıl bu adı alır diye de sorma..
unutma!
____________________________________________
Gökkuşağı yedi Renk olduğundan Unutmaz artık,
Ama yağmurlar dolu dolu yağara, çünkü gök şimdi yırtık..
Tebrikler Şaire Çok güzeldi...