Denizkızı
Ben bir balıkçı idim, denizlerdi mekânım,
Sahilde bir seleden ibaretti dükkânım. Her akşam sessizliğe bırakırdım teknemi, Taşıdığım bir ağdı, biraz da balık yemi. Yıldızlar gülümserken, salardım ağı suya, Sonra dalardım çöküp, bambaşka bir duyguya. Ne sevda derdim vardı, ne ayrılık yarası; Tek derdim yalnızlıktı, o da bahtım karası. Sabah ağı çekerken, basardı bir heyecan, Ne gelecekti ağla, istavrit ya da mercan? Bir gece yine saldım, teknemi uzaklara, Ya kısmet diyerekten, ağ attım balıklara. Ay ışığında bakıp, seyrederken denizi, Ağlara takılmıştı, bir masum Denizkızı. Çekip aldım tekneye, öyle güzel bir şeydi, Kanatsız bir melekti yahut da bir periydi. Ürkek bir ceylan gibi; telaşlı, tedirgindi, Gözleri kapkaraydı, kirpiği belirgindi. İçim yanmıştı birden, gecenin ayazında, Yüreğim hapsolmuştu, şirin Denizkızında. İplerini kesmiştim, suya saldığım ağın, Meşgalemi bulmuştum, güya sonsuza değin. Ancak hakikat buydu, ayrı dünyalardandık, Kurduğumuz hayaldi, nasıl da çok inandık. Ya o olacaktı hep, mavi sulara hasret, Ya da ben kalacaktım, denizde ilelebet. Bu sevda çözümsüzdü, aslında biliyorduk, Göz göze bakıp bakıp, yalandan gülüyorduk. Bir gün fırtına koptu, köpürdü koca deniz, Vermek istememişti, belli ki karaya kız. Teknemiz kaybolmuştu, dalgalar arasında, Boğulmak üzereydim, gecenin karasında. Sonrasını hiç bilmem; nasıl çıktım sahile? Görenler dediler ki: Sanki bir balık ile! Tekrar tekrar açıldım, günlerce denizlere, Demir atıp bekledim, kaldığımız her yere. O bir denizkızıydı, denizlere aitti, Sevdasını bırakıp, geldiği yere gitti. Ne göründü bir daha, ne de bir sesi geldi, Parmağıma dolanmış, bir tutam saçı kaldı. |
selamalrımla