yaşlı mısralar
Silik resimlerin tozlu anılarına tutunup kalmak da varmış hayatta,
Her eline aldığında parçalanan bir kalp Ve kırık dökük umutlar! Savrulurken göz yaşlarım yerini yurdunu bilmediğim diyarlara; Kayıtsızca donakalıp hayatı seyretmek de varmış… Beyaz kireç taşları üzerinde sek sek oynayarak geçen Aptal bir çocukluğun ardından, Sessizce yaşlanıp pencere önlerine mahkum Kulağında aynı şarkının do re mi’siyle ölümü beklemek de Varmış hayatta… Aynı ekmeği paylaştığın dostların göçüp gittiğini izlerken Çaresizce, Kendi ölümünün gecikmesine ağlamak, Ve kabus gibi çöken her günün ardından; sabaha ölmek umuduyla uykuya dalmak da varmış! Yaşlılık zor,çok zor… Sen bilmezsin genç çocuk! Ellerin titrerken Bir sigara içmek için gömlek cebine attığında elini Zor da olsa o zehir dolu paketi eline alınca Derin bir oh çekmek, Sessizce çekerken içine karbonmonoksiti Yeni doğan bebek misali sevinmek de varmış bak hayatta! Saçlarının her teli aklara kavuşup da aynada kendini tanıyamaz hale gelince, Ya da uzaklara doğru bakıp; sana hiçbir şey ifade etmeyen gökyüzünü görünce ‘vay be nasıl geçti koca bir ömür!’ demek de varmış… |
ama yolculuk değilmi bu, biraz hüzünlü biraz garip.
biz farkında olmadan geçip giden yıllar,
akıp giden yollar gibi..
engelleyemiyoruz zamanı..
şiiri çok beğendim..
yazan yüreğe ve görüp farkeden bireye sağlık.