Birkaç satır karaladım
Değişmeyen bir gece daha...
İçimdeki duygu selleri sürükledikçe yıkık düşünceleri, kürek çekiyorum daha da kuvvetli... isyan türkülerini bırakalı bir hayli oldu. Viran evlere de kapatmıyorum artık kendimi... Bir tek yağmurlarım aynı, sık sık yağıyorlar; kimi zaman ahmak ıslatan gibi gelip geçiyor kimi zamansa tüm hayatı birbirine katıyor selleriyle. Aynadaki görüntüm de değişti. Makyaj yapar oldum, masmavi gözlerimle farklı açılardan bakıyorum... Giyimim de bir hayli değişti, birlikteyken gözünün takıldığı da çaktırmamak için beni öpücüklere boğduğun anlardaki çıtırlar vardı ya farkım yok şimdi onlardan... Fotoğraflarım bile daha farklı artık, göz bebeklerimdeki gülüşleri yitirsem de tebessümlerimle hala güzelim... Hayatsa emin ol aynı, zaten hep demez miydik değişen hayat değil bizleriz diye... Bak biz değiştik ve dünya aynı hızıyla dönüyor, zaman yine bir bir yapraklarımızı koparıyor ve hayat aynen kaldığı yerden sürüyor. Melankoli rüzgarlarına son verdim artık, böyle daha mutluyum.... Ya geçmiş... Nerelerden geçtim de buralara geldim... Neydim ne oldum... Bir zamanlar yokluğunu bile fark etmediğim bir duyguydu : AŞK Sadece kitaplarda okur, televizyonda saçma sapan filmlerde görürdüm. Genelde ilk görüşte aşık olurdu kahramanlar, sonra birlikte vakit geçirir saçma sapan sebeplerle ayrılırlardı. Ve acı çekiş sahneleri baş gösterirdi... Sonunda ya biri ölür; ebedi ayrılık yaşanırdı yahut sonsuz mutluluga açılan bir kapı... Aşk bu birkaç cümleden ibaretti benim için.. Günlük hayatta aklımın ucundan geçmeyecek kadar değersiz ve de önemsizdi... Ta ki bende uyandırdığın duyguların etkisiyle baş dönmelerimle tanışana kadar... Anlam veremediğim mutlulukların ardından göz yaşı nöbetlerim... Heyecanla hüzünü aynı kadehde yudumlayışım.. Aynaya bakarken siluetimin ardında gözlerinin parlaklığını hissedip büyülenişim... Kalp atışlarımı yankısıyla duymaya başladığımda anladım aşkı... Yokluğunda korkarken, eksik hissederken farkettim sevgiyi... Sensiz gecelerde yatağın soğukluğunu duyumsayınca anladım tutkuyu... Küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarımı büktüğümde kollarınla beni sarışınla gördüm şevkati... Senden önce gölgeler ve korkular vardı, seni tanıdığımda öğrendim cesaret[ i... Daha nice duyguyu, hayalini bile kuramayacağım seyleri seninle hissettim.. Aşk öyle sarıyor ki bir anda çevreni... Herşey farklılaşıyor... Daha önce yaşadığın hayatla o an yaşadıklarının bağlantısı olmayacak kadar zıtlaşıyor... İlk başta kendini ciddiye almaktan vazgeçiyor insan... Bulutlar üstünde yaşama merhaba diyor... Tüm uyarılara rağmen daha da yükselerek uçmaya başlıyorsun... Tökezlemek gibi bir korkunun varlığından bile haberdar olamıyorsun... Beyninin hakimiyetini yitirip, mantığın varlığını unutuyorsun. BaMbaşka bir kapı beliriyor ve hayal dünyasının güzellikleriyle buluşuyorsun... Rüya gibi geçiyor günler, ilk başta sanıldığının aksine karanlık oluyor herşey... Bilinmeyenin karanlığını çabucak üstünden attığında ulaşıyorsun toz pembeye... Uzun sürmüyor tabi, her güzel şey gibi bitiyor... Herşeyi seninle öğrendiğim gibi yalanı, ihaneti de senle öğrendim... Eve geç gitmek için anneme uydurduğum bahanelerden, ödevimi yapmadığım için söylediğim saçmalıklardan başka yalan yoktu hayatımda. Sen öyle yalanlarla çıktın ki karşıma, yaşadığım dünya ile senin dünyan arasında sıkışıp kaldım... İnanmak istemesem de her sözüne inandım, -mış gibi yaptım... Kandırdım kendimi... İnsana kendisi kadar hiçbir şey hiçkimse kötülük yapamazmış hayatta o zamanda öğrendim... Görüyor musun ne çok şey katmışsın hayatıma bir aşk sarhoşluğu ayağına... Deniz manzarasına bıraktım şimdi yine kendimi... Penceremden gözlediğim karşı; ışıklar... Göremesemde denizin karanlık varlığı... 45’lik plağımın beni benden alan sesi... Bir baktım kağıt kalem yeni bir mektup için hazır bekliyor... Dün yazdığım mektup en üstte : " Özledim Geçmişi.. Yalan da olsa Acı da olsa Çirkin de olsa Yaşlarla süslü de olsa Özledim... Deliler gibi özledim. Bu gece düşündüm. Uyumadım, düşündüm... Sayfaları tükettim yazmak için. Ağladım, üzüldüm. Düşündüm Çok düşündüm. Lanet ede ede üzüldüm. Lanetlerle özledim seni Sana dair herşeyi... Güldüğümüz günleri, Ağladığımız geceleri... Özledim... Özlemim öyle bir hal aldı ki; İğrenç yalanlarına bile hasretim... Yeter artık. Geçmişimi de al git Anıların da kalmasın Herşeyini al ve git!" Bu sadece bir tanesi... Daha niceleri var sana git diye haykırdım kağıtlar boyu... Kendi içimdeki çelişkilerde kaybolduğum kelime düğümlerim ile boğuldum... Muammalara mahkum olduğum... Özlerken gitmen için yalvardığım... Kendi kendime cephe alıp seni düşlediğim... Geçen gece yazdığım yarım kalan bir mektup daha işte : "hırslarıma kurban bir gece daha verdim işte... yalın ayak kumlarda yürüyorken, yakamoza kaptırdım kendimi.. tutturdum yine şarkımı, fonda canım dalgalarım... verdim sırtımı iskeleye batı yönünde ilerliyorum... hafif hafif ayaklarıma değen suyla ürperiyorum... neşeli şarkımın yerini hüzünlü şarkılarım alıyor... yitirdiklerimi düşünüp adımlıyorum boylu boyunca sahili... sonra duruyorum nedense... bakıyorum denize sorgularcasına... nerde yanlışım diye... bu sefer daha da sinirleniyorum... söz vermemiş miydim sorgulamamaya? söz vermemiş miydim giden ardından ağlamamaya? kendime olan sözlerimi tutamazsam ben... bunaldım yine..." AŞK nelere kadirsin sen! İnsanda ne gurur ne başka birşey bırakıyorsun... Tüm olanlara rağmen mantığımı yıkıp geçmemi sağlıyorsun... En masum düşünceler için ufku seyre dalarken en terbiyesiz anılarımı zihnime dolduruyorsun... İlk öpücüğünün verdiği ateşi, sarmaş dolaş geceleri film şeridi gibi geçiriyorsun... Kaçtıkça kovalıyorsun, düşsem elimi tutup kaldırıyor, kaldığın yerden devam ediyorsun... AŞK ne istiyorsun benden? Düşünce karmaşası içinde yazdıkça yazıyor insan... Sözcüklerin sarhoşuyum bu gece... Gitmeyi düşlüyorum belki, Uzak bir şehir, farklı bir liman arıyorum... Kaçmanın çözüm olacağını düşünüyorum... Ve yine dank ediyor kafama üstadın dizeleri : "Yeni bir ülke bulamazsın, arama; bulamayacaksın başka denizler de; nereye gitsen bu kent ardından gelecek senin, aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine, aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın, aynı hep aynı evlerde ağaracak saçların ve dönüp bu kente geleceksin sonunda; yanılma sakın, bir başka şey umma, seni bekleyen bir gemi yok, bir çıkar yolun yok... Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde." Yolun sonunun olmadığı, Kaçışın anlamsız kılındığı Anı yaşıyorum şimdi.. Ne senden ne kendimden kaçmak mümkün... Yoksun, bu kesin... Olmayacaksın bu da diğer kesinlik... Dedim ya bak bıraktım sorgulamıyorum... Bitti, bittin, bittik... Mutluydum, mutsuz oldum ve yine mutluluğa yakınım... Gittin, arkana bakmadın gittin, bittin Atıyorum bugün sana dair herşeyi.. Aslolan tek şey aşkımla; Uykuma dalıyorum... Hoşçakal. haziran 2009 @ ADA dkd **fondaki resim de bana aittir. |