KIRLANGIÇLAR DÖNMEYECEKLER
Kırlangıçlar
Gökyüzünün müdavimleri Bir ekim sabahı gitmiştiniz Bir elveda bile demeden Kimi inanışlara göre ölen insanların ruhlarını taşırmışsınız Kimilerine göre umudu İlkbaharlara selam getirmek için gitmiştiniz oysa Uzak diyarlara Ve bir kırlangıç fırtınasına isim koymak için Bekledim Günler geçtikçe, teker teker intihar etti aylar Ardında bıraktıklarının arkasında kaldı, zaman Derken Birinci cemre vurdu, (havaya) Titredim İkinci cemre vurdu, (suya) İçim yandı Üçüncü cemre vurdu, (toprağa) Sustum Yetmedi bir cemre daha (kalbime) Kaldıramadım Ardından, ne kokulyalar, ne filiz koparanlar, ne ülker doğumları Ne rüzgârlara karıştı hayallerim Leylekler, bıldırcınlar, turnalar döndü sırasıyla Yalnız, kırlangıçları göremedi Dünyanın bu en sıradan gözleri Mevsimsiz soğuklarda yankı yaptı içimden geçenler Ruhumun darağacında sallandı “gel” deyişlerim… Saatlerin tik-tak ’ ları kurdu, yalnızlık oyunlarını Gözlerim kepenk indirdi sürekli bomboş ufuklara Ve kırmızının, turuncunun, sarının bütün tonlarını tattım kızıl gökyüzünde Bekledim Gelmeyeceklerdi Gelmediler Hele içlerinde ki masum kır kırlangıcı Öylesine kaldı ki uzaklarda Yok Bir tanesi… Bir tanesi bile geri dönmedi Hatıra aşısı vuracak kahverengi bir tüğ bile getirmedi bu çabak meltemleri… Sonrasında yaprak dökümlerini gördüm Sonrasında umutsuzluğu Sonrasında düştüğüm yeri Bir ekim sabahı yollamıştım kırlangıçlarımı Bir ekim sabahı yine Oysa ilkbaharda dönmeleri, Çoktan ağaçlarımı süslemeleri lazımdı Olmadı Dile kolay bir sene Karakışın kapısına dayanacak iklim Ve göçmen kuşlar tekrardan gidiyorlar Haber saldım “gelin artık” diye Ufacık bir umut ya içimde Belki bu giden kuşakla geri gelirler. Biliyorum Ya yine gelmezlerse Ama ben yinede bekleyeceğim Ey insanoğlu, bu şair bilmez! "Kırlangıçların ömrü 6 aydır" Artık dönemezler Bakmayın bana öyle n’olur Kırlangıçlar dönmeyecekler… FATİH CANAVAROĞLU |