İnsan, kendisini insan eden, adam eden değerleri beslediğinde, günahlarına tövbe edip, Rabbiyle olan kulluk sözleşmesini tekrar yenilediğinde, kulluğunu gözden geçirip, yüreğini tekrar kulluk bilinciyle doldurduğunda; gönlünün, şuurunun ve aklının karanlıkta kalan yerleri de aydınlanacak, görmeyen gönül gözü görmeye, duymayan gönül kulağı duymaya, çalışmayan gönül burnu koku almaya başlayacak. Böylece insan mânen yücelecek ve yükselecek. Tam bir teslimiyetle yapılan dualar adresini bulacak ve alınların secdeyle her buluşması gerçek mânâda MİRAÇ olacak.

Peygamber Efendimiz ruh ve beden bütünlüğü içerisinde miraca yükselirken dünyadan kopmuş, dünya ve dünya ile ilgili her şey geride kalmıştı. Peygamber Efendimiz 5 vakit namazı miraç mucizesi sonucunda ümmetine hediye getirdi. O kutlu peygamber “ Namaz mü’minin miracıdır” buyuruyor. Bu bilinç ve huşu ile dünyalık her türlü vesvese ve malayaniden koparak İlahi huzurda secdey-i rahmana varan gönüllerin ve alınların miraca yükselmemesi mümkün mü? Günde 5 kere miraç imkanı ve lütfu bu ümmete verilen en kutlu hediyedir.

Yalnız Allah’a kul olma, ancak ondan yarım bekleme bilinci bağlamında namazın mü’minin miraç olduğu gibi, oruç da, kurban da, hac da, zekât da hatta Allah rızası için yapılan her türlü hayır ve hasenat da mü’minin miracıdır. Allah bunu karşılıksız bırakmaz.