Doyulur mu?
Yüksek yüksek dağları vardır,
Kızılırmak’a bakan tarafı yardır, Doyulur mu köyüm senin havana? İçsem suyundan o bana kardır. Benzeri yok verdiğin huzurun, Bir başka senin mutluluğun, Doyulur mu toprağım senin bereketine? İki dağ arasından esen rüzgardır soluğun. Yok benzerin, olmaz hiç derdin, Aldın bizi kucağına, barındırdı bereketin, Doyulur mu köyüm taşına, toprağına? Özüm, sözüm sen dolu unutamam asla. Özledim közde çayını, dost sohbetlerini, Güneşin doğuşu bir başka olur, bekletirsin sabah saatlerini, Doyulur mu köyüm dağdan kaynayan suyuna? Hasretim buz gibi havanın verdiği huzura. İçime çeksem gecenin sessizliğini, uzansan toprağa, Yıldızların parlak ışığında dalıversem uykuya, İçimdekileri salıversem Kızılırmak’ın bulanık suyuna, Doyulmaz anayurdum masumiyetine, saflığına. |
Saygılarımla
İsmail Yılmaz