EN GÜZEL GECE
EN GÜZEL GECE
Yıldızlardan inci dizdim yoluna En güzel gecenin ilk seherinde Sevgi ördüm peteğine balına En güzel gecenin ilk seherinde. Tan yeri ağardı şafak söküyor Cem oldu bulutlar hasret çekiyor Gönlüm gurbet elde boyun büküyor En güzel gecenin ilk seherinde. Aya hâle düştü hilale hâtem Al güle çiy düştü yüreğe mâtem Gönder nazarını sevgime katam En güzel gecenin ilk seherinde. Deniz dalga dalga gün kızıl kızıl Esti acı poyraz taş kesti buzul Efsunlu dünyanın mührüne kazıl En güzel gecenin ilk seherinde. Mehtabı dolaştım hüzünde bugün Aşkın gizemi var sözünde bugün Vuslat yas tutuyor özünde bugün En güzel gecenin ilk seherinde. Gündüze ramak var gece dolandı Gönül pare pare gök parçalandı Gözyaşı sır oldu hep yoncalandı En güzel gecenin ilk seherinde. Rabia. BARIŞ |
Olumsuzlukları tek yönden incelemek, onlara tek pencereden bakmak çok haklı bir davranış değildir.Belki, site politikasından başlayıp seçici kurulla devam edilmesi gereken eleştirilerin yanında, kendine yorum yapanlarla yapmayanlara karşı çifte standartlı yorumlara kadar, şiiri okumaya değer bulmayanlardan müthiş bulanlara kadar bu işi irdelemek ve üzerinde ciddi ciddi düşünmemizi ve konuşmamızı gerektiren; aslında zaman zaman seslendirilip gürültüler arasında kaybolan rahatsızlıklara dokunmak gerekir.
Bunun da ezberleri bozup bozmayacağı konusunda şüpheler taşıyorum.
Öyle ya; hangimiz daha çok biliyoruz?
Kafiye konusunda ise henüz yerine oturmayan ve hâlâ tartışılan çok şey olmakla birlikte; Halk şiiri ile Divan şiiri arasındaki bazı anlayış farkları hâliyle bizleri de etkilemektedir. Halk şiirinde söz, Divan şiirinde ise yazının etkili olduğu gerçeği; “ mektepli / alaylı “ ayrımını ve bu ayrımının geleneksel anlayışını sürdürerek tarzlarda ve kafiye/redif anlayışında bazı farklılıkları da önümüze koymaktadır.
Bu konuda akademik bir çalışma yapan ve konuyu derinlemesine inceleyip çözüm önerilerini sıralayan Doç. Dr. Selahaddin Bekki’nin mevcut sorunlara ilave olarak;
“ a) “a, e, ı, i, u, ü” kısa ünlüleriyle oluşturulan ses benzerlikleri kafiye sayılır mı?
b) “â, î, û” ünlüleri ile tam kafiye oluşturulduğunda, bu ünlülerden önce ve sonra gelen ünsüzlerle ses benzerliği olan yerlerde kafiye çeşidi tam kafiye mi yoksa zengin kafiye mi kabul edilecek?
c) Çıkış yerleri ve çıkış biçimlerine göre birbirine yakın ünsüzleri kafiyeli kabul edecek miyiz?
d) Çift ünsüzle biten kelimelerdeki sesler tam kafiye sayılacak mı?
e) Kafiye yalnızca dize sonlarında mı aranacak?
f)Kafiyenin olmadığı yerlerde redif tanımına uyan ek, kelime ve kelime grupları redif olarak kabul edilecek mi? “
diyerek, bu maddeleri sıralaması benim kafamı oldukça karıştırmış, bu konuda bir ittifaka gidilmesinin çok zor hatta imkansız olduğu fikrine beni alıştırmıştır.
Ama, şunu da söylemeliyim ki; elimizin kalem tutarken, yazı konusunda da bir sıkıntımızın olmayıp, dil kullanımında her kaynağa sahip olma şansımız varken kolaycılığa kaçarak işi aceleye getirmek ve hiç mektep görme şansı olmayanların yazdıklarını referans kabul ederek eserler ortaya koymak şiir adına faydalı ve gerçekçi bir davranış değildir.
Kişi, yapabileceklerinin en iyisini yapmak, kendini geliştirmeye açık olmak ve çıtasını hep daha yükseğe ayarlamak zorundadır..
Şiirin bunu hak ettiğine inanıyorum..