Sabrın ikliminde nefeslenmeyen!Nihayet akşam olmuştu Solgun umudumla yolunu beklediğim babam Fevkalade yorgun bir halin sağnağında nefes alıyordu Ne bakacak takati Ve ne de bana nazar edecek gözlerinde feri Yılgınlığın kadrine teslim olmuş perişan kişiliği sancıydı Ömrünü vakfetmişti Gece gündüz demeden vardiyaya kilitlendi Başını sokacağı, bacasını tüttüreceği bir ev nihayetti Lakin kifayet etmiyordu Mutfak fakirlikten acıyla dem vuruyordu Kurulan sofrada bir baş soğan, haşlanmış patates vardı Ekmek karın doyurandı Hüzün her nefesi kuşatıyor lakin susuyordu Evladının gözelerine bakamayacak kadarda solgun soluktu Annem hep sokranırdı Keşkelere mütemadiyen itibar ederdi Sabrın ikliminde nefeslenmeyen ve kanaati bilmeyen kandı Babam adamlıkta kalan Anam nisa kimliğinin edebini hiçe sayandı Benim nazarımda babam haklıydı, anam nedametle yaşayandı Ne kadar çalışsa da Mesaiye kalmak için yarışsa da olmuyordu Annem konu komşunun varlıklarını babama hınçla haykırıyordu O vakit annem Hiç istemediğim halde gözümde küçülüyor Aile saadetini hiçliyor, babama hiç samimi destek vermiyordu Çok üzülüyordum Çare adına hiç bir şey bilmiyordum Ama içime işleyen hicranı yıllara sâri olarak acıyla demliyordum Mustafa Cilasun |
tebrik ederim sayın hocam insanlığın anahtarını vermişsiniz son dizede. Dünya hazinesini açmak isteyenlere....