KAMBURLâle boyun bükünce Toprağa gölgece Bir dilenci düşer altına Şemsiye olsun diye cüretkârca Noktalanmış cümle içinde Gizlenen virgüller Yutkunmayı unutunca Dile gelir söylenmemiş tümceler Tambur taşlarının ağırlığınca Şakır bülbül gibi sevdasını kayıplarına Kambur efendi çalar Hüzünlü, nasırlı parmaklarıyla Satar, vurur küflü tellerini alıcısına Beyin ur’a gebe, gönül ır’a telaşlıca Hüzzam, rast, nihavent fasılları Dostlarını arar düşman çatlatırcasına Mısır patlar da, ar namert gezer yollarda Cüzzam cüzdana yapışır, tam(v)bur kamburlaşınca ayşe yayman ****babam hep derdi ki; önünde gereksiz yere virgül gibi eğilenden kork, dikkat et şefaatlerinden vazgeç, mezarından taş çalmasınlar***** |